Türkiye’de, Amerika hayranları hep vardı, hala da var. Osmanlı’nın son dönemlerinde ABD mandacılığından tutun da, bugünlerde ‘çocuklarımızı mutlaka ABD’de okutmassak olmaz’,....

Türkiye’de, Amerika hayranları hep vardı, hala da var. Osmanlı’nın son dönemlerinde ABD mandacılığından tutun da, bugünlerde ‘çocuklarımızı mutlaka ABD’de okutmassak olmaz’, diyenlere kadar. Türkiye’nin her döneminde, devletin kilit noktalarında ABD eğitimli insanlar olduğu gibi, ABD, bütün Cumhuriyet tarihimizde Türkiye’nin iç işleriyle yakından ilgilenmiş ve etkili olmuştur. Ben, Türk ordusunun demokrasimize yaptığı müdahalelerin arkasında hep ABD’nin olduğunu, en aşağısından bu müdahalelerin, ABD telkinli veya kapalı kapılar ardında onaylı olduğunu düşünenlerdenim. Hatta demokrasimizin son zamanlarındaki sancılarının arkasında, büyük bir oranda ABD hükümetlerinin Türkiye’deki geleneksel ortağı ordudan vazgeçip, “Dünyada ılımlı İslam’ın en önemli örneği; AKP’yi” kendine ortak görmesinin olduğu düşüncesindeyim. 

Birçok Türk entellektüeli gibi, hatta dünyadaki birçok entelektüel gibi, ben de ister istemez ABD’yi ve ABD politikalarını yıllardır takip ediyorum. Sonu yaklaşsa da, dünyamızın bu yegane imparatorluğu, tek şey değil. Birçok ABD var. Eğitimin, insan hakları mücadelesinin, demokrasinin, hukuka saygının iyi örneklerini üretmiş bir ABD’nin hemen yanıbaşında, dünyaya jandarmalık yapmak arzusuyla başka ülkelerin iç işlerine karışan, hatta kilometrelerce uzaktaki ülkeleri kendi çıkarları için işgal eden, ırkçı, zenofobik ve homofobik bir ABD de var. Milyonlarca Türk gencinin ve ailelerinin ABD hayali kurması, tabii ki anlaşılır. Ama, kör bir ABD hayranlığı ve ülkemizde ters giden, her şeyin orada mükemmel olduğunu düşünmek de yanlış.

Yukarıdaki satırları, son katıldığım bir televizyon programının sunucusunun söyledikleri ve Human Rights Watch (HRW), İnsan Hakları İzleme Örgütü"nün Türkiye LGBT raporu, yazmama neden oldu. Programa iyi hazırlanmış iki gazeteci arkadaş, benimle mülakat yaparken biri gözlerini büyüterek, “New York’ta, ABD’de de eşcinsellere karşı ayırım var mı?” diye hayretle sordu. Sanki olmadığından emin gibiydi. Hemen söyleyeyim; Batı’da, özellikle ABD’de eşcinsellere karşı hem de çok bariz bir ayrımcılık var. Özellikle travesti ve transeksüellerin (TT), birçok gelişmiş Batı ülkesinde adı bile yok. Her türlü soruna, şiddete ve ayrımcılığa rağmen, TT’ler, Türkiye’de çok daha seslerini duyurabiliyor ve hiç olmazsa işe yarar bir iki örgütleri var. Dünyada, Türkiye dışında ses verebilen TT’ler, Brezilya ve Arjantin gibi Latin ülkelerinde var.

ABD ve AB ülkelerinde, ciddi bir yok sayılma tecrübesi yaşıyorlar. Bu ülkelerin çoğunda kanunlar da, tam bir karmaşa. Örnek vereyim: Diyelim ki, ABD vatandaşı, erkekten kadına  bir transeksüelsiniz ve kadın olduğunuz için bir erkekle  evlisiniz. Teksas San Antonio’da, erkek kabul ediliyorsunuz ve evliliğiniz geçersiz. Kentucky’e giderseniz, kadınlığınız kabul ediliyor ve kocanız ölmüş veya kocanızdan boşanmışsanız, dul bir kadınsınız. Ama Ohio’ya giderseniz, yeniden erkek kabul ediliyorsunuz ve evlenmeniz yasak. Connecticut’a geçerseniz, yeniden kadınsınız ve evlenebilirsiniz. Kuzeye, Vermont’a seyahat ederseniz, yeniden erkeksiniz ve bir kadınla evlenebilirsiniz. Ama güneye, New Jersey’e seyahat ederseniz, bir erkekle evlenebilirsiniz! ABD yüksek mahkemesi bu kanun kargaşasının düzeltilmesi için kendisine yapılan başvuruyu dikkate bile almadı.

Şimdi kendi ülkelerinde, bu kanun ve kafa karışıklığı varken ve de doğru dürüst bir TT örgütlenmesi yokken, ABD’nin saygın insan hakları organizasyonu HRW; Türkiye’de toplumsal cinsiyet, cinsellik ve insan hakları konusunda bir rapor yayınladı, hem de adı “Kurtuluşumuz İçin, Bize Bir Yasa Gerek!” 123 sayfalık bu kapsamlı rapor, o kadar iyi bir rapor da değil. ABD’deki bildiğim bütün TT organizasyonlarından çok daha iyi olan Pembe Hayat, KAOS ve bugünlerde İstanbul Valiliği ile iyi çalışmalar yapma sürecinde olan İstanbul’daki Lambda, bu raporda yazılan şeyleri hem de yıllardır dile getiriyor.

HRW, saygın bir insan hakları örgütü ama, bu örgütün LGBT bölümünde çalışan arkadaşlar bu kadar emek ve kaynak kullanmalarına rağmen, Türkiye ve Suudi Arabistan arasındaki farkları bile öğrenememiş. Bu kadar kaynağa yazık. Sorun, rapor sorumlularının biraz ABD hükümeti yaklaşımlarını yansıtmaları. Türkiye’yi tam bir muz cumhuriyeti zannettiklerinden, ülkemizdeki organize olan LGBTT hareketinden ve onun, onlarca bilgili, kararlı aktivistlerinden ve birkaç tane de olsa çalışan örgütünden haberleri yok galiba. Pembe Hayat, KAOS ve Lambda ile daha iyi bir işbirliğine girselerdi, bu rapor Türkiye’deki LGBT’ye, çok daha yararlı olabilir ve dikkat çekerdi. Hiç bir TV kanalı rapordan bahsetmedi! Bu HRW LGBT bölümünün, ilk Türkiye’deki LGBTT’ye destek verelim derken, köstek olmaları da değil. Bilenler biliyor, son yıllarda LGBTT için üretilmiş en önemli dokümanların başında, Yogyakarta Prensipleri geliyor. Endonezya’nın Yogyakarta şehrinde, dünyanın en önemli insan hakları savunucularının bir araya gelerek yazdıkları bu prensipler, aslında İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde yapılacaktı. Tahmin de edeceğiniz gibi, bu Türkiye için onurlu bir toplantı olacağı gibi, Türk medya ve politikacılarının da ister istemez dikkatini çekecekti. Bu konferansın, Türkiye-İstanbul-Bilgi Üniversitesi’nden, Endenozya-Yogyayarta şehrindeki bir üniversiteye kaydırılmasında, HRW LGBT bölümünün çok ciddi çaba ve rolleri oldu.

Her şeye rağmen, ben bu raporun yazılmış olmasından memnunum. Ne de olsa ABD’li, Batılı bir insan örgütü perişanlığımızı ortaya koydu. Eh daha çok dinlenir, dikkate alınır!