Sonuçlara ilişkin henüz bilgi sahibi olmadan seçim değerlendirmesi yazmak ilginç bir deneyim. Böyle ilginç deneyimler yaşayabilmek...

Sonuçlara ilişkin henüz bilgi sahibi olmadan seçim değerlendirmesi yazmak ilginç bir deneyim. Böyle ilginç deneyimler yaşayabilmek ancak BirGün gibi bir gazetede çalışıyorsanız nasip olur. Sonuçları görmeden benim attığım türden bir başlık atarsanız, sonuçlar geldiğinde ya rezil olursunuz ya da vezir.
29 Mart yerel seçimi üzerine gözlem yapan yabancı meslektaşlarımızın not ettikleri ilk şey, bizim pek de tartışmaya değer bulmadığımız bir nokta: Çoğunluğu Güney Doğu olmak üzere değişik yerlerdeki çatışmalarda 6 ölü ve 100’den fazla yaralı olması. Bu demokrasimizin düzeyi ve demokrasi kültürü konusundaki bölgesel dağılım açısından bir fikir veriyor.
Demokrasi kültürümüz konusunda bir başka ölçü de, asıl olarak liderler tarafından yürütülen seçim kampanyası boyunca yapılan konuşmaların içeriği. Kahvehane sohbeti içerikli nutuklar, sadece liderlerin ve siyasal partilerin derinliğini değil, aynı zamanda onların seçmenin algı ve bilinç düzeyi hakkındaki fikirlerini ortaya koyuyordu.
Başlığı yalnızca AKP’nin alacağı belediyelere ve oy oranına dayandırmadım. Benim tahminim geçen yerel seçimlerde aldığı oy oranına yakın yüzde 40 civarında bir oy alacağı. Daha aşağısı bizi hızla erken genel seçim tartışmalarına götürecek. Yüzde 50 civarında bir oy alması, kimi liberallere göre, AKP’yi yeniden AB reformları konusunda hızlandırabilir. Benim endişem ise, yüzde 50 civarında oy alan AKP de totaliter eğilimlerin daha da öne çıkacağı.
AKP bir cazibe merkezi olmaktan çıkıyor diyorum ve bunun da bundan sonra yaşanacak bir seçim açısından önemli olduğunu düşünüyorum. AKP en önemsediği şehirlerde bir türlü parlak adaylar bulamadı. Gözü siyasette, hatta kendi geleceğinde olan insanların burnu iyi koku alır; AKP’nin adaylık teklif edip kabul ettiremediği isimler bana bu partinin cazibe merkezi olmaktan çıkmaya başladığını düşündürten.
Öte yandan, ana muhalefet açısından da mesajları olacak seçimin. Kampanya boyunca pek çok seçmenin “CHP’ye vereceğim ama, ah Baykal olmasa” şeklindeki yaklaşımını sağır sultan bile duydu. Kılıçdaroğlu’nun İstanbul’da alacağı yüksek oy oranı CHP’de nasıl bir liderle daha ileri noktalara ulaşılabileceği tartışmasına yol açacak.
 Bir de sosyalist sol… Yüzdelere vurulunca çok da anlamlı sayılmayacak aldıkları oy belki. Ama yine de önemli. Alınacak bir tek yer bile, oranın başarı öyküsüne dönüştürülmesinin geneldeki yansımaları açısından önemli olacak. İç çatışmalar yüzünden kaybedilen yerler olursa, belki bir kez daha düşünülecek.
Ve Sivas… Yazıcıoğlu’nun ölümü, BBP’ye büyük olasılıkla zaten güçlü olduğu Sivas’da oy patlaması yaptırabilir. Kim bilir, belki belediyeyi bile kazandırabilir. Solun buradan da alacağı bir ders olmalı. Ayağını sağlam bastığın, güçlü olduğun bir tek yerin olması bile çok önemli. Geriden gelenlerin, ayaklarını bir yere sağlam basmadan genelde büyük sıçramalar yapmaları da pek mümkün olmuyor.    
 Seçim sonuçlarının sosyalistlere dediği şu her halde; hele de AKP özellikle yoksullar için cazibe merkezi olmaktan çıkıyorsa: Çok çalışmak gerek, çooook!