İki taş ustasına ne yaptıklarını sormuşlar. Birisi; “Taş bloklar yapıyorum.” derken, diğeri; “Bir katedral inş

İki taş ustasına ne yaptıklarını sormuşlar. Birisi; “Taş bloklar yapıyorum.” derken, diğeri;
“Bir katedral inşa eden ekipteyim.” demiş.
Askeri vesayetin sıkça gündemimizde olduğu son günlerde askeri tarif etmek gerekirse taş bloklar yaptığını söyleyen taş işçisine benzetebiliriz. Kısaca asker, mekanik bir öldürme mekanizmasının yine mekanik bir parçasıdır. O an ne yapması gerekiyorsa onu yapar gerisine kafa yormaz. Yok etmek üzerine programlanmış olduğundan yaratmak ve üretmek noktasında kısırdır. Ve yok etmek üzere öyle programlanmıştır ki bu hedefe ulaşmak doğrultusunda onun için her yol mubahtır. İnsani değerler, toplumsal yararlar, halkın çıkarları yok hükmündedir. Hizmet ettiği sınıfa son derece bağlıdır. Aynı zamanda hizmet ettiği sınıfın da bir aynasıdır. Eylemleri hizmet ettiği sınıfın özelliklerini yansıtır. Testide ne varsa dışına o sızar misali..
Hizmet edilen sınıfın sadece silahlı askerleri yoktur. Aynı zamanda sivil alanda da orduları, askerleri vardır. İşte o ordulardan biride medyadır. Finans – Kapital zorbanın medyadaki askerleri de yukarıda saydığım tüm özellikleri taşır. Sadece taş bloklar yapmakla meşguldür. Görevi gereği yorum yapmaz, söyleneni yapar. Beyni kalın kabuklu olup filtresizdir.
Meydanlarda ‘it dalaşı’ yapıldığı günlerden geçiyoruz. Bu arada konunun özü olan Anayasa değişikliği, daha doğrusu neyin oylanacağı  es geçiliyor. Demokratikleşme adına faşizmin temelleri sağlamlaştırılıyor. Faşizm dedim, evet, klavye sürçmesi falan değil net bir biçimde faşizmin temelleri sağlamlaştırılıyor. Yasama, yürütme, yargı sac ayağının üstüne faşizm oturtuluyor. Küresel kapitalizmin entegrasyon politikaları daha rahat uygulanabilsin diye kalan üç beş engelde kaldırılmaya çalışılıyor. Entegrasyon politikalarına, özelleştirmelere karşı çıkan emek örgütleri ve demokratik kitle örgütlerinin yok edilmesi çalışmalarıdır bunlar. Başbakan’ın Yarsav ile ilgili sözleri ve niyet belirtmesi bunun ip uçları değil de nedir? Çalık’ın askerleri Elektrik Mühendisleri Odası’nı terörist olmakla suçlayıp hedef gösterirken görüş aldığı işadamının;” Tüm sivil toplum örgütleri on yıllığına kapatılmalıdır.” biçimindeki sözleri yine bu niyetin çok açık ifadesi değil de nedir?
Bu günlerde kamu emekçilerinin örgütleri bir kez daha hazırlanan tiyatro sahnesine çekilmek üzereler. Bu sahnede gönüllü yer almak isteyen sendikalar da aslında başka bir ordunun askerleri değil mi?
Hafta başında Ağustos Depremini unutturmak isteyen zorbaya karşı bir kez daha ayakta idik. Unutmayacağız, unutturmayacağız,  dedik. Toplumun insan yanı bunu dile getirirken insani değerlerden uzak yanı, yıllardır deprem vergisi niyetine halktan topladıkları milyarlarca lirayı sermayeye aktarmakla meşgul. Olası bir depremde çoluk çocuk binlerce yurdum insanını altına alacak okullara, hastanelere ise  el atılıp, beş kuruş para harcanmıyor. Kimse, neden, niçin? diye sormasın diye de ‘evet’ oyu isteniyor.
“Yetmez,  ama evet” teranesi ile yola çıkıp sola sataşanlar faşizmin bu yüzünü ne yazık ki görmüyorlar.
Onlar ki avcı düdüğüne koşan kuşturlar, onlar ki oltaya takılan yeme atılan balıktırlar.
Tanı bunları tanı da büyü demeyeceğim zira siz onları zaten iyi tanıyorsunuz.
Japonlar boşuna dememiş ‘ pirincin içindeki siyah taşlardan korkma, beyaz olanlardan kork ‘ diye….
Not: Askeri vesayet deyip sadece TSK’yı tanımlarken diğer orduların askerlerini gözden kaçırmamak gerekir. Mahkemede yalancılığı teyid bekleyen Çalık’ın ,  Hürriyet’in Ekonomi Müdürü’ne “jandarma olsun” diye tavsiyelerde bulunan kurmay askeri sevgili Hasan Balıkçı’nın adını kullanarak kendince kendine yol açmaya çalışmış. Dezenformasyon diye buna derler. Ama ayakları yere hiç mi hiç basmıyor. Binbir çelişkiyi içinde barındırıyor. Zira; asıl olan gerçek, Hasan Balıkçı’nın katilleri ile kendisinin aynı sınıfın askeri olduğudur.
Bunu hiçbir dezenformasyon değiştiremez.
Diğer yandan, dolaylı yollardan, kendini saklıyarak, argo deyimle erketeye yatarak haber toplamak ancak paparazilerin işidir. Çalık’ın ekonomi muhabirliği yapmaya çalışan askerlerine naçizane tavsiyem ekonomi muhabirliği yerine paparazilik yapmalarıdır. İnanıyorum ki daha başarılı olacaklardır.
Bir not da Birgün okurlarına. Medyadaki bunca kepazeliği görünce iyi ki varsınız diyorum. İyi ki Birgün gibi bir gazete var. Bir kez daha görüyorum ki Türkiye halklarının Birgün gibi gazetelere her zaman ihtiyacı var.