Beşiktaş-Ç.Rizespor maçı o kadar keyifsiz geçti ki, yazacak kayda değer bir şey bulamadım. Maçtan aklımda kalan tek şey, İbrahim Akın'ın yaklaşık 40 metreden yolladığı füzeydi.

Beşiktaş-Ç.Rizespor maçı o kadar keyifsiz geçti ki, yazacak kayda değer bir şey bulamadım. Maçtan aklımda kalan tek şey, İbrahim Akın'ın yaklaşık 40 metreden yolladığı füzeydi. Rıza Hoca bu çocuğa özgüven aşılamalı ve bol bol şut atmasını teşvik etmeli. Attığı şutlar gol olmadığında da ağabeylerinin onu azarlamasını engellemeli. Her fırsatta bu çocuğun bir yıldız olacağını yazdım. Yine iddia ediyorum, bu çocuk çok kısa zamanda bir dünya yıldızı olacak.

Beşiktaş maçıyla ilgili yazacak fazla bir şey olamayınca ben de bu hafta biraz "makro" konularla ilgili yazayım dedim. Bir yandan Türk futbolu uluslararası platformda neden söz sahibi olamıyor diye düşünürken bir yandan da Fenerbahçe-Trabzonspor maçını izliyordum. Cem Papila'yı hayretler içerisinde seyrederken aradığım cevabı da bulduğumu fark ettim. Türk futbolunun gelişmesini engelleyen belirleyici faktörlerin ne alt yapı sorunu, ne yabancı futbolcu sayısının çokluğu ne de başka faktörler olmadıklarını fark ettim. Türkiye'de futbolun gelişmesinin önündeki en büyük engelin maalesef hakemler olduğunu anladım. Maç öncesi Fenerbahçe yazarları, söz birliği etmişcesine Cem Papila'nın bu maçın ağırlığını taşıyamayacağını yazıp, çizdiler. Bu aslında bir hakemi baskı altına almanın en basit kuralıdır. Ama Cem Papila da baskı altına girmeye o kadar hazırmış ki, maç boyunca yaptığı hatalarla Daum'u bile şaşırttı.

Bu maçtan sonra bence Papila artık faal futbol hakemliğini bırakmalı. Verdiği yanlış kararlarla hem maçın sonucunu hem de ligin kaderini belirledi. Ofsayttan atılan golü görme, cezası sahası içinde topu elle kesen Aurelio'yu görme, sonra düdüğünü Nobre'nin uyarıları doğrultusunda öttür ve sonra da "Maçı iyi yönettim" diye demeçler ver. Geçmişte yönettiğin maçlara bir dön ve bak; Anelka'nın pozisyonuna benzer onlarca pozisyona devam işareti veren, bir de üstelik hakemi aldatmaktan sarı kart gösteren sen değil misin? Türkiye'de hakemlik müessesi böyle yıpranmışken, Türk futbolu uluslararası platformda nasıl başarılı olsun? Şampiyonlar Ligi ve UEFA Kupasında hiçbir takımımızın bulunmamasının, Dünya Kupası elemelerinde Milli Takımımız'ın ecel terleri dökmesinin müsebbibi maalesef Türk hakemleridir. Futbol ancak adil yönetildiği zaman gelişir. Maçların sonucu hakemler tarafından tayin edilen bir ülkenin futbolu maalesef o ülkenin sınırları dışında başarılı olamaz.

ÇOK ÖNEMLİ BİR SINAV

Önümüzdeki hafta oynanacak olan Galatasaray-Fenerbahçe kupa finali maçı, Şampiyonlar Ligi final maçı için son derece önemli bir sınav olacak. Bildiğim kadarıyla Olimpiyat Stadyumu'nun çevre yolları henüz bitirilmemiş. Stadyuma geliş ve maç sonrası ayrılış için harcanacak zamanı ve zorlukları merak ediyorum.

Geçtiğimiz hafta TUYED'in bir panelinde konuşmacıydım. Panele katılan turizimcilere bu maça gelecek olan 65 bin yabancı seyirci ile ilgili ne tür hazırlıklar yapıldığını sordum. Aldığım cevap beni şoka soktu. Çünkü turzimcilerin bu konuda hiç bir hazırlığı yok. Bu kadar insan nerede konaklayacak ? Stadyum civarında pek fazla otel yok, dolayısıyla bu insanlar şehirde konaklayacaklar. Maça nasıl gelecek, maçtan sonra nasıl dağılacaklar? Taşımacılık işini kim organize edecek? Hiçbir taraftar yurtdışı maçlara sadece takımını desteklemek için gitmez. Taraftarlar için bu maçlar, yeni ülkeler ve şehirler görmek için bir fırsattır. Turizm şirketleri böyle maçlar için en az 2-3 günlük turlar düzenlerler. Turizmciler ve başta Turizm Bakanlığı olmak üzere ilgili devlet kurumları bu fırsatın farkında değiller. Üstelik İstanbul'dan mutsuz ayrılacak 65 bin insanın "ağız gazetesi" yoluyla yapacakları yayının en çok Türk turizmini etkileyeceğinin de farkında değiller.