Geçen sene dünyada sessiz bir devrim yaşandı. İnsanlık tarihinde ilk kez çiftçiler, servis sektöründe çalışanlardan daha az nüfusa sahip. Dünya tarihinde yine ilk kez insanlık ihtiyacından...

Geçen sene dünyada sessiz bir devrim yaşandı. İnsanlık tarihinde ilk kez çiftçiler, servis sektöründe çalışanlardan daha az nüfusa sahip. Dünya tarihinde yine ilk kez insanlık ihtiyacından yüzde 10 daha fazla gıda üretiyor. Ve dünya tarihinde ilk kez aç veya yeterli beslenemeyen insan nüfusu dünya nüfusunun yüzde 20’si. Dünya Bankası’nın dünyaya son çeyrek yüzyılda yaptıklarının bilançosu budur.

 

ŞİRKET-AĞA MODELİ VE TÜSİAD

İlginç bir durum var. Dünya Bankası yavaş yavaş da olsa doğrudan gelir desteğinden tutun, tarım satış kooperatifleri reformuna kadar önerdiği politikaların işlemediğini görmeye başladı. Hatta Dünya Bankası eski uzmanları önerilen projelerin en katışıksız uygulandıkları Mısır gibi ülkelerde en başarısız sonuçlara yok açtığını kabullendi. (bkz. Adams, R. 2000. “Evaluating the Process of Development in Egypt, 1980-97” IJMES, 32, 255-75.)

TÜSİAD’ın yeni yayımlanan tarım raporu bunları atlayarak, Dünya Bankası reçetelerinin daha kararlılıkla uygulanmasını salık veriyor. Üretimin değil mülkiyetin ve neo-liberal piyasa mekanizmasının desteklendiği projeleri yüzü kızarmadan artık kaç kişi destekliyor? Masa başında rapor yazmanın sonuna gelmeliyiz. Demokratikleşme konusunda incelikli raporlar yazan TÜSİAD, böyle analizlerle kendine zarar veriyor. Karaosmanoğlu’nun yazdığı bölüm hariç, tam anlamıyla zayıf ve isabetsiz bir raporla karşı karşıyayız.

 

ORGANİK KÖYLÜ TARIMI VE ÇİFTÇİ-SEN

Rapora iki yıldırım yanıt geldi. Biri, çiftçileri gerçekten anlayan ender gazetecilerden Ali Ekber Yıldırım’dan. Dünya gazetesinde 22 Mayıs 2008’de yayımlanan ve TÜSİAD Raporu’nu eleştirdiği gayet sert yazısı çok isabetli. Az bile söylemiş.

Ancak esas yanıt çiftçilerden geldi. Kendi hakkını başkasının gündeminin içinde değil, kendi gündemiyle korumaya karar veren çiftçiler, 2004’ten beri sürdürdükleri sendikalaşma çalışmalarını ÇİFTÇİ-SEN Konfederasyonu’nu kurarak sonlandırdı. Herhalde 2008’de Türkiye’de olan en iyi şey!

Köylülerin önemli bir sorumluluğu var. TÜSİAD başkalarına rağmen kendi hakkını korur. Köylüler hakkında isabetsiz raporlar yayımladıklarında Türkiye tarımını piyasanın derinleşmesi için bir yeni alan olarak görürler, ondan yaparlar.

Ama köylüler çıkarlarını savunduğunda herkesin işine yarar. Örneğin, ÇİFTÇİ-SEN organik köylü tarım modelinin uygulanmasını savunuyor. Bu ne demek? Çocuklarımızın yediği domatesin içinde balık geni olamaz demek. Köylü tarımı ne demek? Küçük çiftçilerin zaten reel olarak yüzde 15’i geçmiş işsizliğe baskı oluşturmamaları demek. Toplumsal barışa hizmet demek. TÜSİAD’ın raporu ne öneriyor? Şirket-Ağa modeli: Küçük çiftçinin yok olması, işsizliğin yüzde 30’a dayanması, leş gibi bir kır, leş gibi bir toplum, boğulmuş bir ekonomi.

Tarımın bunca hırpalandığı, şirketlerin hizmetine sunulduğu, kirin pasın tarlaları bastığı, GDO’lu ürünlerin haberimiz bile olmadan çocuklarımıza pazarlandığı memlekette iyi şeyler de oluyor. ÇİFTÇİ-SEN’i destekleyelim. Onlar yeni bir şey deniyorlar. İyi de yapıyorlar.