Evet, “yaşatamıyoruz” ve “dibe vurduk.” BirGün’ün şu bir hafta içinde attığı ‘Son’a işaret eden, ‘Son’dan seslenen iki manşetti bunlar. Bu saptamalar....

Evet, “yaşatamıyoruz” ve “dibe vurduk.” BirGün’ün şu bir hafta içinde attığı ‘Son’a işaret eden, ‘Son’dan seslenen iki manşetti bunlar. Bu saptamalar.

Siyaset bu haliyle, bu haliyle sol siyaset de, şu son günlerin olaylarının ardından atılan sloganlar, yapılan basın açıklamalarından da anlaşılacağı üzere bu Son karşısında, Son karşısında, yeni Son karşısında güdük ve yetersiz kalıyor. Günler süren orman yangınlarının, topluca ölen göçmenlerin, çocukların, bebeklerin karşısında.

Çünkü siyaset, siyaset olarak siyaset, siyaset olarak sol, siyaset yapmak uğruna; sistemik bir noktayı, bir ‘son noktayı’, ‘Son Nokta’yı, iyi kötü süren, aslında sürdürülebilir olan bir sürecin bir uğrağı olarak lanse ediyor ve sahte muhalefeti ile devrim fikri ve idealine ihanet ediyor.

Şu 28 bebeğin ölümünden sonra olanı AKP Hükümetine bağlamak, Olan’ı bir sistem değil de hükümet sorunuymuş gibi göstermek, göstermeye çalışmak aymazlığa düşmek kadar devrimin olabilirliğini de inkâr etmektir.

Oysa bugün Türkiye’de artık Olan’a muhalefet eden söylem siyasi kavramlardan daha çok ontolojik kavramlarla donatılmalı.

Çünkü Olan şudur: Türkiye onlarca yıldır rasyonel, hiç olmazsa rasyonel işletilen bir kapitalizme değil, kapitalizmin kendilerine sağladığı yöntem, yetki ve yasaları ahlaksızca kullanan çok küçük bir azınlık egemen sınıf ve statü grubu mensuplarının talanına maruz kalıyor. Yani bu ülkede 70 milyon insan yaşıyor ama sistem sadece küçük, küçücük bir azınlık için işliyor, işletiliyor. Milyonlarca yurttaş sistemin dışında, sistem dışı yani. İşte bu yüzden de sistem, bu milyonların, milyonlarca yurttaşın yüklendiği her yerde, eğitim, sağlık, çevre, çalışma hayatı gibi kalabalık her alanda, en çok oralarda, mütemadiyen kayıyor, çöküyor, yıkılıyor.

Artık yönetenlerin yönetemedikleri yerdeyiz...

Yönetilenlerin hâlâ yönetilmek istemesine yol açacak sloganlardan vazgeçmeli bu yüzden Sol siyaset, Sol adına siyaset yapanlar. ‘Son’ karşısında siyaset, sol siyaset, sol muhalefet değişmeli.

İşte bu noktada Herbert Marcuse’nin 1932 tarihli “Tarihsel Materyalizmin Temellendirilmesinin Yeni Kaynakları - Neue Quellen zur Grundlegung des Historischen Materialismus” adlı çalışmasında söylediklerine kulak verelim:

“İnsanın özüne yönelmiş şaşmaz bakış radikal devrimin tavizsiz itkisidir. Kapitalizmin bugünkü durumunun ekonomik ya da politik bir kriz değil de, insanın özünde gerçekleşen bir felaket olduğu, işte bu saptama, her ekonomik ya da politik reformun başarısızlıkla sonuçlanacağını ortaya koyar ve şartsız olarak bugün içinde bulunduğumuz durumun tümel bir devrimle, bir afet gibi gerçekleşecek bir devrimle ortadan kaldırılmasını gerektirir.”