Ekonomi analistleri çeyrek lafını yılın dört ayı için kullanırlar. Krizlerin nasıl ilerlediğine bakarken genelde çeyrek dilimler hakkında analizler ve kestirimler yapılır. Bu kestirim...

Ekonomi analistleri çeyrek lafını yılın dört ayı için kullanırlar. Krizlerin nasıl ilerlediğine bakarken genelde çeyrek dilimler hakkında analizler ve kestirimler yapılır. Bu kestirim ve analizlerin çoğu yanlış çıkar. Ama iktisadi analizlerimiz hep ileriye dönük olduğu için kimse iktisatçı uzmana dönüp, niye yanlış anlamışsın diye sormaz. Soran olursa da iktisatçılar genelde dünyanın yanlış hareket ettiğini söyleyip işin içinden çıkarlar. Biz öyle yapmayalım.

 

KRİZ VE SOL

Solcuların krizle ilişkisi TV izleyicilerinin sevilmeyen insanların dayanılmaz cazibesine kapılmalarına benzer. Reha Muhtar aslında sevilmez, ama onsuz yapamayız. Solcu da krizi aslen sevmez, ama onsuz yapamaz. Latin Amerika ya da Ortadoğu solunun gazetelerine bakın, çoğu her zaman krizden bahseder. Kriz öylesine doğal öylesine her yerdedir ki krizsizlik hali ender görülen bir şeye dönüşür.

Ancak bu sefer durum çok farklı. Şöyle bir bakıyorum, sol analistler bile içinde bulunduğumuz krizin boyutunu fark etmiyorlar. Kapitalizmin bildik krizlerinden biri diye görüyorlar. Oysa öyle değil. Daha önceki krizlerle ortak birçok yan var. Yine uzun süren bir piyasa serbestliği arkasından gelen bir krizle karşı karşıyayız. Sermaye birikim süreçleri üretken sermaye tarafından kullanılamayacak kadar hızlanıyor. Spekülatif sermaye hareketleri üzerinden yaratılan değer, reel değerin önüne geçiyor. Bunu öncelikle yatırımcıların bir bölümü fark ediyor. Sonra kitlelere yayılıyor. Yani iktisadi aktörler hanyayı konyayı anlıyor. Kriz çıkıyor.

Şimdi durum böyle değil. Krizin merkezi reel sektörün 11 katına ulaşmış türev sektör. Yani düşünün bir bilgisayar oyunu oynuyorsunuz, oyundaki bir aktöre bir kötülük yapıyorsunuz. O da kızıyor. Sizi gerçek hayatta buluyor, iki tane çakıyor. Ya da bir bilgisayar oyununda sanal evlilik yapıyorsunuz, karınız bunu fark ediyor…

 

SANAL VE GERÇEK

Bu krizin sorunu sanallık ve gerçeklik arasındaki tanım aralığının oynaması. Yanlış anlaşılmasın, bir gerçeklik hiyerarşisi yapmıyorum. Bence bilgisayar ortamı sırf bilgisayarda olduğu için bir odadan daha az gerçek değildir. Sorun şurada: İnsanlık hâlâ karnını doyurmak zorunda. Yani ekrandaki gibi iki tıklayarak “can” kazanamıyoruz. Acıkınca i-phone yiyemiyoruz. Ne diyo bu adam demeyin. İnsanlık benim gibi düşünmüyor… İnsankızı emeği üretken olmayan yerlere gidiyor. Bize yazık oluyor.

 

2009’DA NE YAPMALI?

Bir kere bolca eylem yapmalı. Yoksa bizi bu girdaba sokan döngüye tekrar girmek içten bile değil. Otomotiv yüzde 15 küçüldü. Otomotiv bu kadar küçülürse, gerisi çorap söküğü gibi gelecektir. 2009 çok daha kötü olacak. İlk üç çeyrek göstergeleri rezalet. Kimse işlerin iyi gideceğine inanmıyor. İktisadi süreçlerle inanç arasında öyle bir göbek bağı vardır ki, isterseniz dünyaları değiştirin, kafalar değişmedikçe göstergeler yerinden oynamaz. Uzun lafın kısası, Eylül 2009’a kadar  bolca eylem yapın, bir de tasarruf. Başka çare yok.