“Bir kuşağa ilham ver.”

2012 Yaz Olimpiyatları, Temmuz ayında, Londra’da bu sloganla başlayacak.

Olimpiyatlar, ilk bakışta barış, kardeşlik, insan sevgisi vb. temalarla bezenen bir spor etkinliği olarak görülmekte. Oysa yıllar var ki spor da tüm kaynaklar ve değerler gibi kapitalizm tarafından metalaştırıldı. Artık günümüz dünyasında “spor” sözcüğü yanında “A.Ş.”siz anılmaz oldu. Aynı biçimde “spor” ve “sponsorluk”ta artık iç içe geçmiş durumda.

Londra 2012 olimpiyatlarında “Bir kuşağa ilham ver.”sloganı ile bir kuşağa ilham arıyor.

Ararken de büyük bir kısmı çocuk, 25 bin kişinin ölümüne neden olmuş, bir kuşağı neredeyse yok etmiş olan “ Dow Chemicals”ı olimpiyatların ana sponsoru yapmak istiyor. Yapsınlar ama yanına da Hindistan, Malezya, Filipinler gibi ülkelerde çocuk emeği sömürüsünde sınır tanımayan bir ayakkabı firması koysunlar ki yeni kuşak ilham alsın. Bu arada Londra Belediyesi sponsor katkılarını yetersiz bulmuş olacak ki vergileri de arttırmış. Kapitalizmin taktiği dünya ölçeğinde değişmiyor. Türkiye’de ki maaş artışı talebi ‘ etkinlikleri’nde de, Londra’da ki spor etkinliklerinde de kaynak olarak ilk akla gelen vergiler oluyor.

Hal böyle olunca her slogan ister istemez bir kapitalizm talebini çağrıştırıyor.

2008 Olimpiyatları Pekin’de “ Tek dünya, tek rüya” sloganıyla gerçekleştirilmişti. Kapitalizmin ipine sarılan Çin Komünist Partisi için yeni liberalizmin tek pazarına gönderme yapan bu slogan elbette anlamlıydı. Lakin, Willam Greider’in “Tek Dünya / Küresel Kapitalizmin Manik Mantığı” adlı kitabında sözünü ettiği, o sınırları tarumar edip dünyada dolaşan dev makine arkasında korkunç trajediler, yıkımlar bırakarak iki olimpiyat arasında dört yılı krizlerle boğuşarak geçirdi. O “Tek Rüya”sı oldukça sarsılmış olacak ki şimdi de ilham peşinde. Bulabilir mi? Bu haliyle zor gözüküyor, zira o manik depresif haline henüz bir ilaç bulabilmiş değil. Winona Ryder, hastalığından bahsederken;” Bazı günler kendimi çok iyi hissediyorum ancak ardından büyük bir depresyona sürükleniyorum. O depresif ruh hali, beni hiçbir zaman terk etmiyor.” diyor.

Bu manik depresif hal kapitalizmde olur da kapitalist taşeronlarda ve yandaşlarında olmaz mı? Elbette onlar da sık sık bu hali kamu oyuna yansıtıyorlar. Örneğin 2011 Anayasa Referandumu öncesi ; “Paket geçerse Türkiye'de ilk kez sendikacılık anlam kazanacak.” derken bu gün; “ Memur-Sen kurulduğu 1992’den bu yana hiçbir zaman iş bırakmak zorunda kalmamıştır. Sabır taşımız çatlamıştır. “ diyen Ahmet Gündoğdu bunlardan biri olabilir mi?

Hava-İş ‘in grev aşamasında olduğu bir süreçte grev yasağı getirilirken, “ Grev yasağı kaldırılıyor yetmez mi” diyerek sandığa“evet” için koşanlar acaba şimdi hangi manik depresif haldedirler?

Ya da, Başbakanın hali bu depresif hal kapsamına girer mi? Güle oynaya çıktığı kürsülerde şiirlerle başladığı konuşmalarının kısa zamanda gözlerini patlatarak küfürlere dönüşmesi bir belirti olabilir mi sizce?

Partisinin miletvekilleri grev yasaklamak üzere yasa tasarısı hazırlarken, bizatihi kendisi tiyatro perdelerini özelleştirerek kapatma girişiminde bulunurken daha dün TT Arena’da;

” Yasakları kaldıran, perdeleri kaldıran, sisleri dağıtan, cuntaya karşı millet iradesini cesaretle savunan bir partiyiz.” söylemleri sadece şaşkınlık olarak nitelendirilebilir mi?

Peki ya o “ölü sevicilik” suçlamaları nedir?

Madenlerde madenciler üçer beşer ölürken,” Güzel öldüler” diyebilmek, TEDAŞ işçileri buzlu göletlerde can verirken bölge vatandaşına, ” Bir göbek atta görelim bakalım” diyebilmek, katledilişlerinde bizatihi sorumluluğu bulunan insanlar için,” zaten kaçakçıydılar” diyebilmek nasıl bir ruh halinin işaretlleridir.

Bu ruh hali “Ölü sevicilik” değilse bile “Ölüm sevicilik” kapsamına girer mi?

Uzayıp giden soruları bir keneara bırakıp başa dönelim. Dünyanın ve de Türkiye’nin hali ortada iken gelin şu Londra Olimpiyat Oyunları sloganını değiştirelim.

“ Bir kuşağa ilham ver’”yerine “ Allah hepinize akıl fikir versin” diyelim ne dersiniz?

Üstelik , kapitalizmin şu uhrevi günlerinde manik haline de denk düşer...