Küresel kriz etkisini dönüşerek göstermeye devam ediyor. Krizin işsizlik, yoksulluk gibi dünya halkları üzerindeki etkilerinin yanı...

Küresel kriz etkisini dönüşerek göstermeye devam ediyor. Krizin işsizlik, yoksulluk gibi dünya halkları üzerindeki etkilerinin yanı sıra daha önce de değindiğimiz üzere sermayenin el değişimi şeklinde farklı bir boyutu da var. Bunun en yeni örneği General Motors’un efsanevi Hummer’ı Çinli Tengzhong şirketine satması.
Bütün bu gelişmeler, usumuza yeni küresel finansal mimari arayışlarını getiriyor. G-20 ve Davos toplantılarında hatırlanacağı üzere gelişmiş ve az gelişmiş ülkeler arasında tam bir fikir birliği sağlanamamıştı.
Bu anlamda özellikle IMF’in rolünün yeniden düzenlenmesi ekonomistler arasında tartışılan konular arasında. Konu ile ilgili yayınlanan yeni makalelerden birisi Barry Eichengreen’e ait ve ismi “Uluslararası Finansal Mimari ile ilgili Sıradışı Fikirler”
Eichengreen makalesinde IMF’in rolünü yeniden düzenleyen 8 fikir sunuyor. Başlangıç olarak IMF’e ülkelerin yaptığı katkıların dünya gayri safi milli hasıla büyüme oranı ile uyumlu bir şekilde yıllık olarak düzenlenmesini öneriyor. Bu öneriyi iş çevrimleri arasındaki asimetriyi düzenlemek amaçlı yorumlamak mümkün. İkinci olarak ise, ticaret fazlası veren ülkelerden alınacak katkı payının arttırılması ve bu yolla ülkeler arasındaki dış ticaret denge farklılıklarının azaltılmasının teşvik edilmesi önerisini görüyoruz.
Eichengreen’İn üçüncü ve belki de en radikal önerisi aslında G20 zirvesinde Çin Merkez Bankası başkanı Zhou Xiaochuan tarafından dile getirilmişti. Bu öneriye gore ABD dolarının yerine küresel anlamda geçerli bir para birimi olarak IMF SDR(Özel Çekim Hakları)’nın kullanılması öneriliyor. Bu önerinin mantığı ise şu;Özellikle ABD dolarının dünyadaki hakim para olması nedeniyle, ABD bir yandan yüksek bütçe açığıyla yaşarken, ABD maliyesi çok olumsuz rasyolara sahip. Özellikle kriz sonrasında ABD dolarına olan güvendeki düşüş nedeniyle, küresel anlamda bir para birimi ve para politikasını yönetecek kurum olarak IMF’in önerilmesi sadece ekonomik değil siyasal anlamda da dünya düzenini değiştirecek bir adım.
Dördüncü adım, yeni bir küresel finans mimarisi tasarlamak ve bankacılık ile finans sektörlerini birbirinden ayıracak regülasyon adımlarını atmak. Burada amaç bir yandan türev ürünlerin derinleşmesini kontrol altına alırken,bir yandan da mevduatları emniyete almak. Bu modelin başarılı olması için küresel anlamda yönetiliyor ve denetlenebiliyor olması gerekli. Aksi takdirde İzlanda bankacılık sisteminin başına gelenler tekrar edebilir.
Eichengreen’in önerileri arasında bankaların sermaye gereksinimlerini reassure ederek(sigortalayarak) belirli risklerini azaltmaları ve finans sistemini düzenleyen ve denetleyen üst kurumlar arasında işbirliği mekanizmasının kurulması da var. Özellikle kriz zamanlarında ulusal kurumların farklı stratejileri, küresel ölçekte ekonomileri ve şirketleri olumsuz etkileyebildiği için bu tür bir eşgüdümün yararlı olacağı düşünülüyor.
Bütün modelin son iki adımında ise Dünya Ticaret Örgütü benzeri bir Dünya Finans Örgütü yapısının kurulması ve IMF’in yönetim mekanizmasında radikal değişiklik önerileri var.
Sonuç olarak 8 adımdan oluşan bu model, uzun zamandır tartıştığımız küresel finansal mimarinin gelişmekte olan ülkeler lehine çalışmasını ve doğal olarak neoliberal politikalar yerine daha sosyal ve yapısal programlar uygulanmasına yol açabilir. Sürecin zorunlu olarak bizi oraya götüreceğini düşünüyorum ve tartışma sadece zamanlama ile ilgili.