Siyasi iktidarlardan ve sermayeden bağımsız yayın yapmanın zorlukları ortada. Arkanı dayayacağın ne bir siyasi iktidar, ne de bir sermaye grubunun gücü var.

Siyasi iktidarlardan ve sermayeden bağımsız yayın yapmanın zorlukları ortada. Arkanı dayayacağın ne bir siyasi iktidar, ne de bir sermaye grubunun gücü var. Bağımsız bir gazetenin biricik dayanağı okurları. Türkiye'de, hatta dünyada pek yaygın örneği bulunmayan Birgün gibi, çok ortaklı bir dayanışma girişiminin ürünü olan bağımsız bir gazetenin de okurlarından başka bir sığınağı ve dayanağı yok... Şimdilerde, iletişim teknolojileri aracılığıyla, çeşitli yollarla sık sık okurlarla temas kurma olanağı bulunuyor. Yine de onlarla yüz yüze gelmek, dokunmak, yazdıklarınız, yayınladıklarınız hakkında görüş ve fikirlerini, tepkilerini doğrudan almak başka bir şey. Birgün okurlarının yurt içinde ve yurt dışında oluşturduğu ''Okur İnisiyatifleri'' ve onların düzenledikleri toplantılar, ''okurun nabzını tutmak'' denilen şeyin canlı örnekleri olsa gerek... Ben de, zaman zaman okurlarımızdan gelen davetler üzerine bu tür toplantılara katılma olanağı bulanlardanım. Geçtiğimiz hafta bu kez Batı Karadeniz bölgesini içeren bir dizi toplantıya katıldım. Okurlarımızı yüz yüze tanıma olanağı buldum. Bölgelerinde, çalışma alanlarında karşılaştıkları güçlükleri, sıkıntıları doğrudan gözleme ve dinleme olanağını da…

Bu bölgelerde de, bağımsız Birgün gazetesinde göğsümüzü gere gere yaptığımız doğayı, çevreyi korumaya, tüm canlıların yaşam haklarını savunmaya yönelik yayınlarımızın olumlu tepkiler aldığına tanıklık ettim. Herkes, çevreyi kirletenlerin, doğayı tahrip edenlerin uzantılarının yaptıkları yayınları inandırıcılıktan uzak buluyor.

Düzce, geçirdiği deprem felaketinin yaralarını henüz saramamış kentlerimizden biri. Çevrede, yollarda, insanların yüreğinde bu acının izlerini görmek mümkün. Düzce'de bir yandan deprem yaralarının sarılmasına, ekonomik ve sosyal haklarının artırılmasına yönelik yoğun faaliyet gösteren duyarlı insanlar, örgütler, hak mücadelelerinde birini diğerinin önüne koymadan da davranılabileceğinin çok güzel canlı bir örneğini oluşturmuşlar. Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP)'nin il başkanı diş hekimi Ulviye Dikmen'in katkı ve çabaları ile, Düzce'de başkanlığını Avukat Funda Hiçyılmaz'ın yaptığı bir ''Hayvanları Koruma Derneği'' kurmuşlar. Belediye ile işbirliği de yaparak genişce bir alan üzerine ''Hayvan Bakım ve Sığınma Evi'' de oluşturmuşlar. Yaşama hakkına saygının, canlılar arasında ayırım gözetmeksizin davranmanın mutluluğuna bizleri de ortak ettiler. Demek ki, istendi mi oluyormuş. Duygulandık...

Düzce'den 'emeğin başkenti' diye de adlandırılan Zonguldak'a doğru ilerlerken, etrafı yemyeşil ormanlarla kaplı dik yollardan geçip, Ereğli'nin ''Kandilli'' beldesindeki ''Dayanışma Evi''ne uğradık. Uygulanan yeni ekonomik politikalarla, şu anda terkedilmiş bir bölge havasını andıran, yıkılmış, harabeye dönmüş eski işçi lojmanları görüntülerinin arasında gencecik insanların emek ve uğraşlarıyla düzenlenen ''Anneler Günü'' etkinliğine konuk olduk. Dağların tepesinde kurulu Kandilli Dayanışma Evi'nin panosuna ve duvarlarına yazılmış ''Her şeye rağmen, başka bir dünya mümkün!'' haykırışı, bir çığlık gibi yankılandı yüreğimizde ve kulaklarımızda...

Aldığımız bu moralle de, Zonguldak'ta bizi bekleyen okurlarla kucaklaştık...