Bir önceki hafta yazmış olduğum “Eğitim ve spor üzerine“ başlıklı yazıma bir ilköğretim okulu müdürümüzden bir ileti aldım....

Bir önceki hafta yazmış olduğum “Eğitim ve spor üzerine“ başlıklı yazıma bir ilköğretim okulu müdürümüzden bir ileti aldım. Yazıyı aynen yayınlıyorum. Sadece, bir sıkıntı yaratmaması için isim yazmıyorum. Bir eğitimcinin üzüntü ve çaresizliği kelime kelime aktarılmış.
“Birgün gazetesindeki “Eğitim ve spor üzerine” adlı yazınızı okudum. Yazdıklarınıza tamamen katılıyorum. Yazınızla ilgili sizinle paylaşmak istediğim bir konu var. Ben bir ilimizin merkezinde bulunan ilköğretim okulu müdürüyüm. Ülkemizde sporun gelişmesi için, temel eğitimin verildiği ilköğretim okullarının altyapısının geliştirilmesi gerekir. Çünkü çoğu okulun yapısı 8 yıllık temel eğitime uygun değil. Okullar üvey evlat olmamalıdır. Her okula bir spor salonu yapılmalıdır. Eski yapılan okullar neyse, yeni yapılan okullarda bile spor salonu planlaması yapılmıyor. Okulumda Bulgaristan göçmeni öğretmenlerim var. Onların dediğine göre Bulgaristan’da 40 yıl önce bile yapılan okullara mutlaka spor salonu yapılıyormuş. Spor salonu yapıldı diyelim, çocuklar hangi zamanlarını ayırıp spor yapabilecekler bu eğitim sisteminde. Bu sınav sisteminin acısını okulların sportif faaliyetleri yönünden önümüzdeki birkaç yıl içinde hep birlikte göreceğiz. 6.sınıfta SBS sınavları var, çocuklar 4. sınıftan itibaren dersaneye gidiyor. Beden Eğitimi öğretmenleri okul bitimi saat 15:00’dan sonra çalışma yapmak için öğrenci bulamıyor. Öğrenci hafta sonu 2 gün dersanede, hafta içi de 4 gün dersane etüdünde olduğundan çalışmaya gelmiyor, gelemiyor, ailesi göndermiyor. (Benim kızım 6. sınıfta ve haftada yalnız saat 15:00’dan sonra 1 günü boş ve o gün de baleye gidiyor. Yani çocukların kendileri için ayıracakları zamanları yok.) Aileler çocuklarının 23 Nisan gösterilerine bile katılmasını, dersaneyi etkiler diye istemiyor. Okullar arası yarışmalara çoğu okul hiç çalışma yapamadan takım çıkarmak zorunda kalıyor. Ve her yıl okulların yarışmalara çıkardığı spor branşı sayısı azalıyor. Beden eğitimi öğretmenleri kolay olan futbol branşını seçiyor, diğer branşlara katılamıyor. Çocuklarımız da okul-dersane-ev üçgeninde, hiçbir sosyal, kültürel, sportif aktivite yapamadan, doğru dürüst sokakta oyun oynayamadan, çocukluklarını yaşayamadan büyüyor. Bunu herkes biliyor ama önlem alan yok. Dersane sektörünü ayakta tutmak adına yeni nesil yok ediliyor.
İskender Bey, sizin de belirttiğiniz gibi en büyük amaç, insanın “insan” gibi yetişmesini ve yaşamasını sağlamak olmalıdır.
Son olarak bulunduğumuz il, eğitim yönünden gerçekten son yıllarda belirli bir başarı elde etti. Ama, spor ve sosyal etkinlikler için aynı şeyleri söylemek mümkün değil.
Zaten, merkezde 35 tane ilköğretim okul var. Spor salonu olan okul sadece 1. Evet yazıyla da sadece “ bir.“ Başarı nasıl gelsin ki?
Yazınız için tekrar teşekkür ediyor, iyi çalışmalar diliyorum. Saygılarımla…”
Yukarıda ki bu bilgilerden sonra bizim yorumumuz da şöyledir. Ulusal eğitim ve spor politikaları değişmelidir. Beden eğitimi ve spor, eğitim kurumlarına girmelidir. Girmelidir çünkü, kulüplerimiz sporcu yetiştirme işini beceremiyor. Baksanıza; futbol takımlarımızda on bir oyuncudan altısı, basketbol’da beş sporcunun üçü, voleybol da dördü vs yabancılardan oluşuyor. Halter ve atletizmde devşirme sporcular cirit atıyor.
İşin acı yanı; böyle giderse ulusal formayı giydirebileceğimiz kendi evlatlarımızı bulamayacağız...