ABD Emperyalizminin Maşası Oldukları İçin: IMF-DB Amerikan ordusu ve CIA ile birlikte ABD emperyalizminin köşe taşlarıdır...

Öfkesi Selçuk’un ayakkabısında umut olanlara “Neden IMF-DB’ye Karşıyım?” Kılavuzu

1) ABD Emperyalizminin Maşası Oldukları İçin: IMF-DB Amerikan ordusu ve CIA ile birlikte ABD emperyalizminin köşe taşlarıdır. Washingthon 19. Cadde’de konuşlanmaları, her üç zirvenin ikisinin Amerika’da gerçekleştirilmesi zaten her şeyi anlatmıyor mu? Veya bugün DB başkanı koltuğunda oturan neocon Robert Zoellick’in George W. Bush’unTicaret Bakanlığını yapması,selefi Paul Wolfowitz ile birlikte Irak ve Afganistan işgallerinin teorisini yapan Yeni Amerikan Yüzyılı Projesinin imzacıları arasında bulunması
2) Anti-demokratik karar verme mekanizmalarına sahip bulundukları için: Her iki kuruluşta da karar çoğunluğu %85’tir. ABD %17 oy ağırlığıyla fiili veto hakkını elinde tutar. IMF’de dünyanın en yüksek nüfuslu ülkesi Çin’in %3.6, Türkiye’nin %0.61 oy hakkına karşın ABD-İngiltere-Japonya-Almanya-Fransa toplam ağırlığı %38’i bulur.
3) Demokratik iradenin yerine kendi iradelerini koydukları için: Türkiye son 51 yılın 28’ini IMF gözetim ve denetiminde geçirdi. Ecevitli, Demirelli, Çillerli, Özallı, Tayyip Erdoğanlı çeşitli hükümetler ekonomi politikalarını Türkiye halkının talep ve çıkarlarına göre değil, IMF tahakkümünde  şekillendirdiler.Yıllardır hükümetlerin bütçeleri bile Washinthon’dan belirlendi.
4) Darbe dönemlerini, baskı rejimlerini sevdikleri için: Arjantin’de, Brezilya’da, Uruguay’da baskı dönemlerinde hep IMF-DB politikaları uygulandı. Pinochet darbesinde Şili’de Milton Friedman IMF programının hazırlanmasına bizzat nezaret etti. Türkiye ise, gerek 12 Mart, gerek 12 Eylül darbelerini sırf TSK’nın değil IMF’nin de tahakkümü altında idrak etti. Şimdi de IMF Zelaya’yı deviren Honduras darbe hükümetine 164 milyon dolar kredi açtı.
5) Çifte Standart uyguladıkları için: Küresel krizle birlikte ABD ve AB ülkeleri başta olmak üzere büyük kapitalist ülkeler depresyondan kamu harcamalarını artırmak yoluyla genişlemeci mali politikalar ve faizleri 0’a yaklaştırarak gevşek para politikalarıyla sıyrılmaya çalışıyorlar. IMF bir yandan onları bu yolda teşvik ederken diğer yandan stand-by imzalayan Macaristan, Ukrayna, Litvanya, Pakistan gibi ülkelerin iflahını kesiyor. Onları daraltıcı politikalar uygulamaya, kamunun ekonomideki rolünü azaltmaya zorluyor. En son Sırbistan’a, kamu çalışanlarının en az beşte birini işten çıkarma talimatı verdi.Kısaca aynı hastalığa tam zıd reçeteler uyguluyor.
6) Normal bir banka gibi davranmadıkları için: Venezuella dost Latin Amerika ülkelerini, örneğin Arjantin’i, Ekvator’u, Bolivya’yı kredilendiriyor, anapara ve faizlerini de çatır çatır tahsil ediyor. Halbuki bizim “Washingthon İkizleri” “conditionality” denen birçok ek istekte bulunuyorlar. Özelleştir, dış ticareti ve sermaye akımlarını liberalleştir, emek piyasalarını esnekleştir şeklindeki bir dizi neoliberal hurafenin uygulanmasını şart koşuyorlar.
7) Alacaklı kartellerin haciz memurluğunu yaptıkları için: Hatırlanırsa 2001 krizi sırasında zamanın başbakanı Ecevit, “özel sektörün tüm borçları hükümetin garantisi altındadır açıklamasını” yapmış, tüyü bitmemiş yetimlerin cebinden dev holdinglerin borçlarının ödenmesi karara bağlanmıştı. Ardından IMF 10.5 milyar doları serbest bırakmıştı. Üstelik, tüm vurguncu spekülatörlerin, akbaba fonların, bıyıklı yabancıların burunları kanamadan ülkeyi terk etmeleri beklenmiş, ardından Şubat 2001’de hepimizi yoksullaştıran devalüasyon gelmişti. IMF hemen hemen tüm ülkelerde alacaklı uluslar arası bankaların son dolarlarını tahsiline kadar ülkenin kaynaklarını kurutmaktan çekinmez.
8) Elitist yaklaşımları için: IMF-DB kendilerine merkez bankacılarını, maliye bürokrasisini, büyük iş çevrelerini muhatap alır. İşçi, çiftçi, kamu çalışanı örgütleriyle, yoksul halkın temsilcileriyle işi olmaz. Güney ülkelerinin elit burjuvazisiyle zengin ülke sermayesi arasında köprü görevi görür. Elitist zihniyetlerini Dünya Bankası başkanı koltuğuna hep bir Amerikalı, IMF başkanı koltuğuna da hep bir Avrupalının oturmasından da anlamak mümkün.
9) Anlaşma imzaladıkları ülkeleri Amerikan şirketlerinin mallarını satın almaya zorladıkları için: John Perkins, “Bir Tetikçinin İtirafları” kitabında Ekvator ve Panama’da  IMF ve DB’nin serbest bıraktığı paraların nasıl Amerikan şirketlerinin mallarının alınması şartına bağlandığını anlatır. Üstelik Ekvator’da Jaime Roldos Aguilera’nın ve Panama’da Omar Torrijos’un 1981’de suikaste kurban gitmelerini IMF-DB öncülüğündeki Amerikan imparatorluğu tasarımına karşı çıkmalarına bağlar.
10) İşçilerden hiç hazzetmedikleri için: IMF gittiği her ülkede emek piyasalarının esnekleştirilmesinden dem vurur. Toplu sözleşmelere, asgari ücret uygulamalarına karşı çıkar. Reel ücretlerin düşürülmesini, kamu istihdamının daraltılmasını, işten çıkarılmanın kolaylaştırılmasını savunur.
11) Çocukları zinhar düşünmedikleri için: IMF-DB’nin neoliberal reçetelerinin en ağır faturasını çocuklar öder. Örneğin, yetersiz beslenme sorunuyla karşılaşan çocukların %80’inin mağduriyetlerinin, yerel üretimin zengin ülkelere yönelik ihracat amaçlı tarıma dönülmesinden kaynaklandığı ortaya çıktı. Bu istatistik bile tek başına durumu açıklamıyor mu?
12) Kadınların sorunlarını kale almadıkları için: Eğitim ve sağlık hizmetleri özelleştirildikçe, kamuda bile katkı payları giderek artırıldıkça okuldan ilk alınan kızlar olur; keza sağlık sorunları son akla gelen de onlar.Yine serbest bölgelerde en acımasız çalışma koşullarında ter döken onlar. Türkiye dahil birçok ülkede kadınların mağduriyeti IMF-DB politikalarıyla yaygınlaşmadı mı?
13) Ekolojik bir ufukları bulunmadığı için: IMF reçetelerinde ekolojik duyarlığa yer yoktur. Yeter ki dövizler kazanılsın, dış borçlar ödensin, yabancı sermayenin gelişmiş ülkelerde izin verilmeyen çevreyi zehirleyen teknolojilerle üretim yapmasına izin verilsin.
14) Kendilerini yoksul ülkelerin politikacı fidanlığı saydıkları için: Milli Selamet Partisi’nin senatör adayı, MESS Genel Sekreteri, Sabancı Holding Genel Koordinatörü Turgut Özal’ın tüm bunların ardından, Dünya Bankası’nda “hazırlık kursuna” tabi tutulduktan sonra 12 Eylül darbe hükümetinin başbakan yardımcılığına paraşütle oturtulduğu, onu pek seven liberaller ve dahi sol liberaller hatırlamak istemese de vakidir. Kemal Derviş de bilindiği gibi, Dünya Bankası başkan yardımcılığından kalkıp ahir zaman Özal’ı havasında aynı koltuğa çöreklenmedi mi? Muhtemelen Bilal Erdoğan da böyle pembe hayallerle, “alsın kurs görsün terbiye” denerek DB’de gelecek günlere hazırlanmaktadır.
15) Tenzil-i rütbeyi hak etmişken terfi ettirildikleri için: 2007’de başlayıp 2008’de hız kazanan küresel krizle birlikte kar ve rekabet merkezli, finansın üretim üzerinde egemenlik kurduğu neoliberal tasarım aslında iflas etti.Tarihsel süreçte zaten  IMF-DB sultası altında bir tek başarılı kalkınma öyküsü bile yaratılamadı. Ne var ki, bu zihniyetin merkez üssü IMF ödüllendirilerek G-20 sekreteryası ona devredildi. Üstelik 2007’de borç portföyü 20 milyar dolara kadar gerilemişken, 1 trilyon doları aşan bir sermayeyi bol keseden kullanımına sunarak!
16) Artık emeklilik vakitleri gelip çattığı için: Kuruluşlarının 50. yılında, daha 1994’te sosyal hareketler, emek kuruluşları, “50 Yıl Yeter!” sloganıyla kampanya düzenlemiş, sokaklara dökülmüşlerdi. Bugün 65’lerine, yükselte yükselte emekçileri “mezarda emeklilik” diye feveran ettiren yaşa kendileri gelip dayandılar. 1997-2000 arasında DB baş ekonomistliği yapan Joseph Stiglitz başta olmak üzere üst düzey görevlere layık buldukları birçok şahsiyet IMF-DB’yi eleştirenler kervanına katıldı. Yoksul ülkelerin mazlum halkları, artık tepelerinde “Demokles’in kılıcı” gibi stand-bylar sallanmasını istemiyorlar. ABD bir yana bırakılırsa, Türkiye IMF-DB zirvesinin ikinci bir kez toplandığı ilk ülke. Kuşkusuz bu bizim için bir övünç kaynağı değil. Gelgelelim, İstanbul 2009 “Washingthon zalimlerinin son zirvesi” şeklinde tarihe geçerse bu küçümsenmeyecek bir onur olur.