Gerçekleştirmek için kafasına koyduğu şeylerin önünde engel oluşturabilecek ‘çatlak sesleri’ sevmiyor. Yanlış da olsa kendi bildiğinden

Gerçekleştirmek için kafasına koyduğu şeylerin önünde engel oluşturabilecek ‘çatlak sesleri’ sevmiyor. Yanlış da olsa kendi bildiğinden şaşmaz bir kararlılıkla tıkıyor kulaklarını eleştiren seslere… Sen sesini duyurmaya çalışırken, o, kulağı tırmalayan cızırtılı bir frekanstaymışsın gibi kısıyor seni düğmeden. O saatten sonra ne desen boş. Yoksun çünkü… Ağzını kocaman açıp kapatan Japon balıklarından bir farkın yok onun gözünde. Israr eder ve “duy beni” diye paralarsan kendini, gelebilecek okkalı bir azara da hazır ol. Misal, “utanmaz!”
Yok, bir arkadaşın değil o. Aileden mi? Hayır hayır o da değil. Sana kulaklarını tıkayan, dediklerini yok sayan, azarlayan, bunlardan hiç biri değil. O senin, benim, onun, tam yetmiş milyon insanın Başbakan’ı ve yeni arzusu, İstanbul’a üçüncü bir köprü yapmak. Ama, ah o ‘çatlak sesler’… “Üçüncü köprü İstanbul’un idam fermanıdır” diyerek projenin iptalini isteyenler ya da yapılması planlanan bölgeye itiraz edenler… Konunun bilimsel olarak ele almasında ısrarcı olanlar… Kısacası Başbakan ve çevresindekilerin heveslerine limon sıkanlar…
Başbakan Erdoğan açılış konuşmasını yaptığı 10. Ulaştırma Şurası’nda, üçüncü köprü için eleştiride bulunanların kullanımda olan iki köprünün yapımından önce de aynı şeyleri söyleyerek itiraz ettiğini ama üzerinden de geçip gitmeye utanmadıklarını söyledi. Ben kendi adıma utandım. Hem biliminsanlarının dediklerine kulak verdiğim, hem de Boğaz’ı geçmek için kapımın önüne park ettiğim tayyareme binmek yerine iki köprüden de arabayla geçtiğim için çok mahcubum… Hatta tahmin ediyorum ki, belediye başkanıyken köprünün çözüm olmadığını belirtip, “bu bir rant projesidir” diyen, ancak bugün fikrini değiştirip, karşı çıkanları utanmaz ilan eden Başbakan’dan bile daha çok mahcup, daha çok pişmanım.
• • •

TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası’nın sunduğu verilere göre İstanbul’da ulaşım yüzde 92 karayolu, yüzde 2.2 deniz yolu ve yüzde 6 oranında raylı ulaşımla sağlanıyor. Gelişmiş ülkelerde deniz yolu ve raylı sisteme ağırlık verildiği herkesçe bilinen bir gerçek.
Düşünün ki, İstanbul’un en kalabalık ilçelerinden Kadıköy ve Beşiktaş arasında şehir hatları vapuru akşam dokuzdan sonra çalıştırılmıyor. Sefer aralıkları ise gün boyu yarım saatte bir. Milyarlarca lirayı, araç taşıyan köprüler inşa etmek için harcamak yerine, insan taşıyan vapur, metro ve otobüs kullanımını geliştirmek için harcamak sadece akla değil, her gün biraz daha yaşanmaz hale getirdiğimiz doğaya karşı da vicdanen uygun bir karar olurdu.
Biliminsanları uyarıyor! 15 milyon nüfusa sahip İstanbul’da üçüncü köprünün yapılması halinde bu sayı 20 milyonu aşacak ve bu artışa ek olarak 2 milyon olan araç sayısı ikiye katlanıp 4 milyon olacak. Oysa şehrin kaldırabileceği araç sayısı yalnızca bunun dörtte biri kadar. Ulaşımı rahatlatmak adına yapılmak istenen köprü yeni bir rant pazarına kapıları açacak. Trafiği rahatlatmayacak, aksine kendi trafiğini yaratacak. Ruhsatsız yapılar çoğalırken rüşvet de alıp başını yürüyecek.
Bu tespitler, bir şehrin doğal yapısını alt üst edebilecek ve yapıldıktan sonra geri dönüşü olmayacak kadar ciddi projelere ortak edilmeyen biliminsanlarının söyledikleri… Onlar, pek çok insan gibi evlerinin önlerine park ettikleri tayyareler yerine ‘tükürdüklerini yalayarak’ istemedikleri köprüleri kullanan utanmazlar! Bu utanmazlara kulak verin.