Evrim kuramı, Charles Darwin tarafından 1859'da "Türlerin Kök

Evrim kuramı, Charles Darwin tarafından 1859'da "Türlerin Kökeni" ile ilk kez ortaya atıldığından bu yana, epey değişip gelişti. Dinci-tutucu çevreler onu "inanç" sayıp saldırsa-lar da, doğruluğu bilimsel çevrelerce de kabul edilen bir kuram "evrim". "Biyolojide evrim, canlı türlerinin ve bir canlı popülasyonunun genetik kompozisyonunun zamanla değişmesi anlamına gelir. Kurama göre, canlılığın devamı ve çeşitliliği doğal seçilimle sağlanır."

Biyoloji derslerinde bu konu böyle anlatılır. Böyle anlatılınca da yobaz-dinci çevrelerin cinleri tepelerine çıkar. Yaratılış teorisi ise, epey revize edilmiş biçimleri bulunsa da, özü itibariyle Tann'nın evreni bir anda yarattığını ve sonra da bunun içindeki canlıları yarattığını ileri sürer. İnsan da bu şekilde yaratılmıştır. Evrimleşip bugünkü haline geldiğini ileri sürmek küfürdür. Yobaz bir Hıristiyan için de, yobaz bir Müslüman için de bu böyledir. Evrim kuramının tersine, bu bir inançtır. İnanır ya da inanmazsınız ama bilimsel araştırmalarla ka-nıtlayamazsınız. O halde, eğer bilimsel ve se-küler bir eğitim sistemine sahipseniz, eğitim sisteminiz dine dayanmıyorsa, biyoloji derslerinde okutulacak bir konu değildir bu.

Geçenlerde, Ankara'nın iyi okullarından birinde, lise son sınıfta, evrim kuramını anlatmaya başlayan biyoloji öğretmeni, bir kız öğrencinin alışılmadık tepkisiyle şok oldu. Öğrenci sinir krizleri geçirmeye başlamıştı. Bağırıyor, çağırıyor, hıçkırıklarla ağlıyordu. Sonunda kaçarak sınıfı, okulu terk etti. Öğretmen de, diğer öğrenciler de şaşkın bakakaldılar ardından. Ne okul bir imam-hatipti ne de kız öğrenci türbanlı biri. Bir Batılı ülke büyükelçiliğine ait 8-10 kişilik sınıflarda eğitim yapılan bir okuldu ve büyük olasılıkla, sınıftan kaçan öğrenci boynunda haç taşıyordu. İnsanın atasının maymun olabileceği şeklindeki imalara bile dayanamıyor, bunu inancına saldırı olarak görüyor ve böyle şeylerin konuşulduğu bir ortamda bulunmayı günaha girmek sayıyordu, anlaşılan.

Bir an için, o kız öğrencinin yalnız olmadığını, bütün sınıfın aynı tepkiyi verdiğini, hatta bütün okullarının bütün sınıflarındaki öğrencilerin benzer kafa yapısında olduğunu düşünsenize... Avrupa o günlerden geçti aslında. Her şeyin kilisenin kontrolünde olduğu, kilisenin doğrularından başka doğru tanınmayan, gündelik hayatın her alanının din tarafından belirlendiği günlerden geçti. "Dünya dönüyor" diyen nice bilim insanları kurban edildi Engizisyon mahkemelerinde.

Geçen hafta "yüzümüzün akı" ile ağırladığımız Papa ve bizim Fener Patriği, ortak deklarasyonlarında, Avrupa'nın o günlerden bu günlere katettiği mesafeden yakındılar. Geleneksel Hıristiyan olan ülkelerin de "yola getirilmesi" gereğini vurguladılar, "...özellikle Batı dünyasında yaygınlaşan sekülerleşme-yi, rölativizmi, hatta nihilizmi görmezden gelemeyiz" diyerek, bu tehlikelere karşı işbirliklerini geliştirmeye karar verdiler.

Papa'nın ziyareti ile ilgili en anlamlı yazılardan birini, bu gazetede Ozan Ceyhun yazdı: "Vatikan'ın günümüzde en önemli hedefi Katolik Dünyası'nın 'üye sayısının azalmasının' önlenmesidir. Bu hedefe uygun geziler sayesinde Katolikler arasında bir canlanma sağlanmasına özen gösterilir... AB ülkelerinde çeşitli nedenlerden dolayı insanların kiliseye 'sırt döndüğü' ve kilise üyeliklerine son verdiği yılları yaşamaktayız. Kilise sadece üye kaybetmiyor aynı zamanda gelir kaybı da var. Çünkü kiliseye 'sırtlarını dönenler' ödedikleri kilise vergisini de kesiyorlar doğal olarak." Katolik ve Ortodokslar'ın güçlerini birleştirme arzuları biraz da bu "tamamen duygusal" nedene dayanıyor anlayacağınız.

Evrim kuramı, toplumsal değişmeleri de açıklamakta kullanılmaya başlanınca, değişimin temelinde "sınıf çatışması"nı gören "dev-rim"ciler de hesaplaştı onunla. Ama, herhalde, ister "karasakallı" bir yobaz Müslüman olsun, ister boynu haçlı çıtı pıtı bir Hıristiyan kız, hiç kimseden çekmemiştir Darwin, dincilerden çektiği kadar!