Elimin altında Eğitim-Bir Sen (Eğitimciler Birliği Sendikası) diye bir sendikanın haber bülteni var (Sayı: 65, Ekim 2012). Dergideki bazı yazı başlıkları şöyle: “Eğitimin ve Eğitim Çalışanlarının Sorunlarını Başbakan’a taşıdık” (Sendika başkanının Başbakanla yaptığı görüşmenin fotoğrafı bültende kapağı süslüyor); “Yeni eğitim sistemi harika ama işçilikte eksiklikler var” (Bir yazının spot cümlesi); “Halkın Tercihlerine Cevap Verebilecek Bir Sisteme Geçildi”, “Darbe ve Baskı Dönemlerinde Ödenen Bedelleri Kitaplaştırdık”, “Milletin Emrinde Olan Üniversiteleri Seviyoruz”,” İradeyi Direnişe Dönüştürmek”, Ödenmiş Bedeller Unutulmasın”. Bu son cümleye dikkat!

Sanırım Türkiye’yi hiç bilmeyen bir kamu çalışanı veya aydın ya da entelektüel biri ülkemize gelse, sendikanın bu bültenini görse, herhalde sendikanın kırmızı mı yoksa sarı mı olduğunu şıp diye anlardı. Zira bültenin kapağındaki sendikanın genel başkanının Başbakan ile fotoğrafı bile bu sendikanın gerçek bir sendika olmadığını kanıtlamaya yeter. Yine bültenin kapağında bir kitap tanıtımı var; kitabın adı “Ödenmiş Bedeller”. İnsan merak ediyor; bu muhafazakârlar nasıl bir bedel ödediler acaba geçmişte? İşkence mi gördüler, idam mı edildiler, sürgün mü yediler, işlerinden mi oldular, cop mu atıldı, tazyikli su ve gaz mı sıkıldı üstlerine; polis ve asker tarafından saçlarından çekilip yelerde mi sürüklendiler? Sendikaları kapatılma tehlikesi mi yaşadı? Örgütlenmelerinin önüne engel mi konuldu?  

Eğitim-Bir Sen’in bir sarı sendika olduğunun birçok kanıt var. İlk olarak, AKP iktidarının uydusu olduğu için, görevi kamu çalışanlarının haklarını aramak ve bulmak değil, hükümetin politikalarının reform mantığı açısından ne derece ileri olduğunu anlatmak. İkinci olarak, MEB içinde, bilhassa okul müdür ve yardımcılıklarının paylaşımında bu sendikadan olanlara makam-mevki tevdi etmek. Öyle yaptığı için bu sendika, AKP kuruluna kadar kıyıda-köşede kalmış kimsenin yüz vermediği bir sendikayken, 2002 sonrasında asansör hızıyla yukarı doğru çıktı. Rakamlar yalan söylemez.

2002’de Eğitim-Bir Sen’in de içinde olduğu Memur-Sen’in tüm kamu çalışanları içindeki payı % 6.4, KESK’in ise % 40.3, Türkiye Kamu Sen’in de % 50.6 idi. Ancak 2005’de Memur-Sen’in oranı önce % 21.3’e, 2008’de % 33.8’e, 2011’de de % 43.1’e çıkıyor. Çıkmıyor, aslında füze gibi yükseliyor mübarek. Bu arada hükümete muhalefetini daha da sertleştiren KESK’in oranları aynı yıl dilimlerinde sırasıyla % 35,3’e, sonra % 24’e, en son da % 19,4’e düşüyor. Yine aynı dönemde Türkiye Kamu-Sen’in de oranı % 50,6’dan % 33’e iniyor. Fakat KESK ve Eğitim Sen’in üye sayısı ve oranı düşmekle kalmıyor; örgütlenmede baskı, sürgün, rotasyon, işten atma, tutuklama, polis şiddeti, kapatılma tehlikesi gibi onlarca ciddi sorun yaşanıyor. Ve bunlar için yapılan direniş, ödenen bedeller…

Eğitim-Bir Sen şimdi hükümetle toplu görüşme yapma hakkını elinde bulunduran yetkili sendika. Al gülüm, ver gülüm. Bu sendika, hakkını yememek lazım, yine de bir mücadele verdi. Sadece iki alanda: Başörtüsü ve makam-mevkilerin doldurulması. Onun dışında bu sendikanın yaptığı ne doğru dürüst miting, ne gösteri ne de protesto eylemi oldu. Son birkaç yıldır gelen eleştiriler üzerine ayıp olmasın diye birkaç mitin de yapmışlıkları var elbette. İyi de öğretmen maaşları erir, eğitim sistemi içinden çıkılmaz sorunlarla (kalabalık sınıflar, materyal eksikliği, çürük okul binaları, paralı eğitim vs.) boğuşurken bu sendika ne yaptı? Aslında bu sendikaya AKP döneminde biçilen misyon, bir şey yapması değil, yapmamasıydı. Yapmadığı için hükümet tarafından ödüllendirildi. Memur-Sen de Türk-İş gibi Türk tipi sarı sendikacılığının güzide bir örneği olarak tarihte yerini aldı.    

Eğitim-Bir Sen, neoliberal eğitimi Türkiye’de en etkili şekilde savunan bir sendika. Hükümetle iyi anlaşabilmesi asıl bundan. Ama üyelerini bir arada tutmak için biraz da edebiyat yapması gerekiyor. O yüzden bedel ödedik, irademizi direnişe dönüştürdük gibi laflar ediyorlar. Bu sendikanın iki tane alamet-i farikası var: Müslümanlık ve piyasa. İkisini aynı kapta birleştirdiği için Piyasa İslamı’nı eğitim reformları bağlamında çok güzel savunuyorlar. Ama gülleri giderek sararıp solacaktır bu sarı sendikanın.  (Not: Eğitim-Bir Sen’in nasıl bir sendika olduğunu anlamak için şu kaynağı öneririm: Durgun Göktürk, Gökçe Güvercin ve Onur Seçkin, “The New Stream of Trade Unionism: The Case of Eğitim-Bir Sen in Turkey”, In: Neoliberal Transformation of Education in Turkey. Political and Ideological Analysis of Educational Reforms in the Age of the AKP”, (Eds: Kemal İnal-Güliz Akkaymak) New York: Palgrave Macmillan, 2012)