Geçtiğimiz haftalarda Ulusal Basketbol Erkek takımımız ülkemizde düzenlenen Dünya Şampiyonasında ikinci olarak azımsanmayacak bir başarıya imza attı.

Geçtiğimiz haftalarda Ulusal Basketbol Erkek takımımız ülkemizde düzenlenen  Dünya Şampiyonasında ikinci olarak azımsanmayacak bir başarıya imza attı. Ve, bu başarının ödülü olarak Başbakan Recep Tayip Erdoğan 1 milyon  500 bin lira verileceğini söyledi. İşte, o ana kadar güzel olan her şey birden bire kötü bir tabloya dönüştü. Çünkü, asgari ücretin açlık sınırının altında olduğu bir ülkede böylesine büyük bir para insanların tepkisini çekti

Memur zammı için 15-20 lira öneren bir hükümet başkanı birden bire bu rakamı söyleyince iş çığırından çıktı, sevinç nidalarının yerini tepkiler almaya başladı. Çoğu kimse kazanılan Dünya İkinciliğini unutup, işin maddi boyutuyla ilgilenmeye başladı.  Üstüne üstlük  bir hukuk adamı konuyu mahkemelere kadar taşıdı. Avukat Sayın Sedat Vural’  a göre bu ödemelerin örtülü ödenekten yapılması yasalara aykırıydı. Ayrıca; Anayasaya göre eşitlik ilkesine de ters düşmekteydi.

İş bu noktaya geldiğinde primlerin Spor Toto teşkilatı tarafından ödeneceği kamuoyuna duyuruldu. Bu durumda da konunun yasal olup olmadığı sorusu ortaya çıktı. Yani, ödeme “örtülü ödenekten" değil de, devletin bir kurumu tarafından yapılırsa yasalar çiğnenmemiş mi olacaktı?

Diğer yandan uluslararası yarışmalarda ilk üç dereceye girecek bireysel ve takım sporcularına verilecek ödüller yasayla belirlenmiştir.  

Hukukçu olmadığım için de bu konuda yorum yapamıyorum. .

Benim üzerinde burmaya çalışacağım konu ise;  sportif olarak bir takım güzellikler yaşarken Sayın Başbakanın neden böyle bir söylemde bulunduğudur. Hele ki bu rakam toplamda veya birey başına  oldukça yüksek olarak  dillendirilince, ülkedeki neredeyse herkes maçları, ikinciliği  falan unuttu. Bu unutanlar arasında öyle sanıyorum ki sporcularımız da ilk sıralarda yer almaktadır. Çünkü, bu prim miktarı sözünden sonra oynan ABD maçında Ulusal Takımımız neredeyse tanınmayacak kadar kötü bir oyun ortaya koydu. Bunda; primin maçtan önce açıklanmasının ve  yanılmıyorsam “final oynarsanız 1,5 milyon lira ödül verilecektir" denmesinin rolü büyük olmuştur. Böylece finale kalan takım oyuncuları “şampiyon olmasak da olur, nasıl olsa finale kaldık" diye gevşemiş olabilirler.

Belki de Sayın Başbakan bu primi vaat ederken, Hidayet Türkoğlu’nun her mikrofon uzatılışında; “büyüklerimizin maddi manevi desteklerini bekliyoruz" söyleminin etkisinin kaldığı da varsayılabilir. Nereden bakarsak bakalım, sonuçta ortaya hoş olmayan bir durum çıkmıştır.

Velhasıl; bize göre, bu kadar büyük bir paranın ödenmesi sözü, hem kamuoyu vicdanını rahatsız etmiş, hem  sportif anlamda daha yüksek bir başarıyı engellemiş, hem de Dünya İkinciliği sevincinin kısa sürmesine neden olmuştur.