Taksim'i İsveç'e taşısan istediğin gibi 1 Mayıs gösterisi yaparsın. Çünkü devlet otoritesinin görevi, demokrasi gereği,...

Taksim'i İsveç'e taşısan istediğin gibi 1 Mayıs gösterisi yaparsın. Çünkü devlet otoritesinin görevi, demokrasi gereği, Taksim'de gösteriyi yasaklamak değil, gösterilerde olabildiğince az kişinin zarar görmesini sağlamak olur.

İsveç'te sekiz yıldır resmi makamlarca da onaylanan bir kavga yaşanıyor. Aşırı sağcılarla, aşırı solcular aralık ayının ilk hafta sonu buluşup birbirlerini dövüyor. İki grup gerekli yerlerden izin kağıtlarını alıp Salem'de sokak kavgası yapıyor. Olayın uluslararası boyutu da var. Çünkü Danimarka, Norveç, Almanya ve İngiltere'den o gün için gelen yüzlerce kişi oluyor. Bu yıl da uzun tartışmalar sonucu Salem'deki gösterilere izin verildi.

Salem aslında Stockholm merkezinin dışında sakin, sessiz bir semt. Sürekli açık olan tek bir restoranı var. İnsanları sıradan, orta halli İsveçliler ve göçmenler. Buranın kavga üssü olarak seçilmesinin nedeni 9 Aralık 2000'de yaşanan bir olay. Milenyum'da 17 yaşındaki bir dazlak çocuk bu semtte sokakta gezinirken çıkan bir kavgada öldürülüyor. Nazi grupları bu olayı protesto için her yıl gösteri yürüyüşü düzenliyor. İsveçli aşırı sağcılar da aynı yürüyüşte en savaşçı kralları İsveç Kralı 12'nci Karl'ın 30 Kasım olan ölüm yıldönümünü anıyor. Aşırı solcular da protestoyu ve anma törenini protesto için Salem'e geliyor.

Bu 12'nci Karl'ın Osmanlı tarihinde de bir yeri var. Bilmem kaç yılı savaşlarla geçen Osmanlı Rusya ikili ilişkilerinde bir kriz de Kari yüzünden çıkmış. 12'nci Kari, Rusya'yı ortadan kaldırmaya karar vermiş. Bir ordu toplayıp Rusya'ya savaş açmış. 1709 Poltava Meydan Savaşı'nda Ruslara yenilen Kari yanında 2 binden fazla adamıyla Osmanlı'ya sığınmış. Tam 6 yıl tebasıyla İstanbul'da yaşamış. Osmanlı onlara bakmış, yedirmiş, içirmiş. İsveç tarihine göre, 6 yıl sonra da "Hadi canım artık evinize" diye yol masraflarını karşılayıp kralı ugurlamış. 12'nci Kari, eve eli boş dönmemiş. İstanbul'da öğrendiklerini ülkesine taşımış. Bunların arasında dolma da var. Osmanlı'da yediği dolmaları unutmayan Kari, halkına da dolma nasıl yapılır öğretmiş. Coğrafya gereği İsveçliler yalnız bizim lahana dolmasını yapabilmişler adına bir harf dışında sağdık kalmışlar. Bu yemeğe başına İsveççe lahanı da koyup "dolmar" diyorlar. En geleneksel yemeklerden biri İsveç'te. Servisi sırasında üzerine tatlı bir reçel de dökmeseler insan kendini evde hissedebilir. Kari sayesinde Türkçe'den İsveççe'ye giren bir sözcük de var ki, gazeler bu yıl-ki Salem kapışmasını anlatırken çoğunlukla bu kelimeyi başlıklarında kullandılar. 'Kalaba-lik!' biz de ki' 1', 'i' olmuş biraz anlam kayması yaşanmış ama sözcüğün kökeni Türkçe ve babası 12'nci Kari. 'Kalabalik', İsveççe'de aynı zaman da karmaşa anlamına geliyor.

Salem'de bu yıl çıkan karmaşanın faturası 6 milyon kron oldu. Semteki hasar ve alınan önlemlerin toplamı bu kadar tuttu. Gösteriler sırasında 500 polis görev aldı. Bin kadar aşırı sağcı ve bin kadar da aşırı solcu toplandı. Gruplar arasındaki çatışmayı önlemek için solculara saat 12-15 arası gösteri izni verildi. Sağcılara 16'dan sonra gelin dendi. Gazetelerin yazdığına göre aşırı solcular, polisle çatışmaya girdi. Yürüyüşlerde yaklaşık 200 kişi gözaltına alındı. Salem semti sakinleri bu saatler arasında evlerine çekildi. Dükkânlar kapatıldı. Sokaklar protestoculara bırakıldı.

Azınlıkların hakkını korumak gibi bir temel nezakete sahip olan demokrasi İsveç'te kavgaya da izin veriyor. Saatini, yerini belirleyip kuralları koyup, kolluk kuvvetlerine 'kalabalık' için önlemleri aldırıp 'buyrun' diyor. Yani Taksim'i İsveç'e taşısan istediğin gibi 1 Mayıs gösterisi yaparsın. Çünkü devlet otoritesinin görevi, demokrasi gereği, Taksim'de gösteriyi yasaklamak değil, gösterilerde olabildiğince az kişinin zarar görmesini sağlamak olur. Salem protestoları kaç yıl daha sürecek bilinmiyor ama resmi açıklamalara demokrasi gereği bu yürüyüşlere izin verildiğinin notu düşüldü.

Kısmet Taksim'e artık...