Hamas'ın uzlaşmaz tavrı ve iktidarsızlığı, El Fetih'in intikam hırsı, Abbas ve Haniye'nin lider özelliklerinden yoksun olması, örgütlerin ekonomik ve siyasal rant için...

Hamas'ın uzlaşmaz tavrı ve iktidarsızlığı, El Fetih'in intikam hırsı, Abbas ve Haniye'nin lider özelliklerinden yoksun olması, örgütlerin ekonomik ve siyasal rant için mafyalaşan, savaş ağaları, kontrolden çıkan aşiretler, El Kaide sızmaları, otorite boşluğu, kaçırılan gazeteciler, Hamas'ın roketleri, İsrail'in saldırganlığı, ABD, İsrail ve diğer ülkelerin "sahte" barış süreci ve tabii ki 1.5 yıldır Filistin halkına reva görülen insanlık dışı ambargo...

Tüm bunlar, Filistin topraklarında yaşanan kardeş kavgasının, silahlı grupların çeteleşmesinin, Hamas ve El Fetih çatışmasını engellemek için kendilerini ortaya atan sivillere bile ateş açılmasının, Filistin mücadelesinin ekseninden kaydırılarak sadece çıkar mücadelesine dönüştürülmesinin gerekçesini oluşturmuyor. Hatta 60 yıllık İsrail işgali bile Filistin'de son yaşananları haklı çıkarmıyor.

1948'den bu yana her mayıs ayında İsrail'in kuruluşunu Nakba yani felaket günü olarak ilan eden Filistinliler bu kez kendi felaketleri ile karşı karşıyalar; çünkü o gün İsrail'i protesto etmek yerine birbirlerini öldürmekle meşguldüler. Çünkü artık Filistin eski Filistin değil. Gazze'de iç savaş sınırlarını zorlayan çatışmalarda birbirlerine pusu kurmaktan dahi çekinmeyen Hamas ve Fetih, Filistin'i iktidar hırsına, lidersizliğe lümpenleşmeye, hedefsizliğe, uluslararası meşruiyet kaybına kurban etmek üzere. Böyle giderse Filistin mücadelesi yerini örgütler arası kan davasına bırakacak.

CAMİLERİ BİLE AYIRIYORLAR
1.5 yıl önce demokratik bir seçimle hükümet olmasına rağmen dünya tarafından tecrit edilen Hamas sıkışmışlığı bir türlü aşamadı. Yaşananların ardında, birincisi, dini silah olarak kullanan, camilerde Fetih'i din düşmanı ilan etmekten kaçınmayan ve Filistin'i yönetme yeteneği olmayan Hamas ile çürümüşlüğünü ayak oyunları ile örtmeye çalışan ve bu yolda İsrail ile işbirliği yapan, kadrolarını yenileyemeyen El Fetih arasındaki siyasi ve ekonomik güç mücadelesi yatıyor.

Geçen yıl tüm dünyanın haksız bir şekilde Hamas'a karşı başlattığı ambargo ile karşı karşıya kalan Filistin açlık, ilaçsızlık ve gayri insani koşullara başa çıkmaya çalışırken İsmail Haniye'nin Hamas'ı ile Mahmud Abbas'ın El Fetih'i iktidar mücadelesine başladı. Bu mücadele çift başlılığa yol açtı. Şu anda Filistin'de iki lider, iki silahlı güç, iki finans yönetimi hatta iki yasa düzeni, yani iki ayrı Filistin söz konusu.

İkincisi, otorite ve kanunu kimin temsil ettiği belli değil. Bu kaos durumu silahlı güçlerin lümpenleşmesini, kural tanımamamasını ve kendinden olmayanı öldürmesini de beraberinde getirdi. Hatta Gazze'deki militan gruplar silahsız sivillere ateş açabilecek kadar çeteleş-ti. Nakba'nın yıldönümünde Gazze'de çatışan iki grup arasına girerek "geçen yıl kendimizi canlı kalkan olarak kullanarak sizleri İsrail'den korumuştuk. Şimdi de birbirinizden koruyacağız" diyen gruba ateş açılması işin vehametini de ortaya koyuyor. Otoritenin kaybolmasıyla birlikte Muhammed Dahlan gibi "savaş ağaları", aşiretler ve ailelerde silahlanarak kendi yasalarını uygulamaya başladı. Yaklaşık bir yıldır Filistin topraklarında hiç görülmeyen kaçırma olayları yaşanmaya başlandı. BBC muhabiri Alan Johnston 2 aydır kayıp. Hatta bu denetimsizlikten faydalanarakn sızan El Kaide benzeri radikal İslamcı anlayışlar Hamas-Fetih çatışmasından faydalanarak Filistin'i de Irak, Afganistan'a benzetmeye çalışıyorlar. Bazı camiler bile bölünmüş durumda. Hamas'ın imamları El Fetih ile ilgili ölüm fermanı çıkarabiliyor.

1982'de Beyrut'taki "kamplar savaşı"ndan sonraki en kanlı çatışmaların yaşandığı olaylarda düğmeye bu kez Hamas bastı. El Fetih'in önemli bir liderini öldürürken, güvenlik güçlerinin eğitim alanının basılması da Mekke Anlaşması'nm sonu oldu. Hamas siyasi parti olmaktan çok hâlâ silahlı bir örgüt gibi davranmaya devam ediyor. Çünkü, kuruluş amacı buna dayanıyor.

MÜCADELENİN EKSENİ KAYDI
Şubat ayında Suudi Arabistan öncülüğünde Mekke'de el sıkışan liderlerle dar boğazdan çıkmak için Ulusal Birlik Hükümeti kurma konusunda anlaşmış ve ateşkes ilan edilmişti. İçişleri gibi bazı kilit bakanlıklara tarafsız bürokratlar atandı. Ancak 3 ay sonra bu hükümet de umut olmaktan çıktı. Çünkü, kimsenin ne güvenliği sağlamakla yükümlü içişleri bakanını dinlediği, ne de liderlerin böyle bir niyeti vardı.

Aslında iki taraf da diğerini kabul etmiyor, güvenmiyor. Gelişmelerde 1.5 yıldır uygulanan ambargo ve ekonomik darboğazın da önemli bir payı var. Maliye Bakanlığını elinde tutan Hamas kendi militanlarına maaş öderken Mahmut Abbas kendine bağlı fonlardan El Fetih'e bağlı kuvvetleri besliyor.

Üçüncüsü, halk olanlardan bıkmış durumda. İntifadanın ardından gelen ambargo ile derinleşen yoksulluk, Gazze'nin tamamen bir hapishaneye dönmesinin getirdiği travmalar halkı hedefsizleştirdiği gibi Filistin mücadelesine de yabancılaştırıyor. İsrail ile barışa olan inancını çok önceleri yitiren halk kendi devletlerini kurma konusunda, (en azından bu koşullarda ve bu kadrolarla) umutsuz.

Varolan koşullarda ne Hamas ne de Fe-tih'den yana tavır koyuyor. Hamas'tan umudunu kesenler Fetih'i de desteklemiyor; çünkü geçmişte yaşananları unutmuyor.

Böyle bir ortamda El Fetih ile çatışan Hamas İsrail'e de Kassam Füzeleri fırlatmaktan geri kalmıyor. Bu tam bir fırsatçılık ve hiçbir anlamı yok. Ancak, bu durumda İsrail'in saldıracağı, dolayısıyla halkın Hamas'ın arkasında toplanacağı düşünülüyor. Ancak büyük bir yanlış içindeler.

İsrail ise Gazze'de sadece Hamas ofisleri ve hedeflerini vurarak El Fetih'e desteğini gizlemiyor. Hamas zaten El Fetih'e yeni silah ve taze paranın ABD ve İsrail tarafından sağlandığını sık sık dile getiriyor. Yanlış da değil. ABD ve İsrail Mahmud Abbas'ı açıktan destekliyor. Hamas'ın ise İran tarafından yalnız bırakılmadığı biliniyor. Yani iki taraf da masum değil.

İSRAİL AMACINA ULAŞTI
Dördüncü sorun ise lidersizlik.
Ne Abbas, Arafat'ın ne de İsmail Haniye Şeyh Yasin'in yerini doldurmuş değil, doldurması da zor görünüyor. İki liderin de herhangi bir karizması yok, her ikisi de örgütlerine hâkim değil. Mahmud Abbas, ABD'nin adamı olarak görülürken, İsmail Haniye'nin siyasi vasıf yok; örgüte hâkim değil. Ayrıca Hamas'ın bir kısmı dışarıdan yani Suriye'deki Halid Meşal tarafından yönetiliyor, talimatları oradan alıyor. Ayrıca Hamas'ın yeni kuşağı eski eylem günlerini yeniden yaşamak için kendi başına hareket ediyor. Fetih içinde de "savaş ağası" olarak bilenen Muhammed Dahlan, silahlı gruplar üzerinde Abbas'dan daha etkili; tek işareti ile yüzlerce militanı harekete geçirebiliyor.

Hatırlanacak olursa, Filistin topraklarında daha önce de çatışmalar yaşandı, ancak, Arafat'ın tarihi kişiliği, karizması ve liderliği çatışmaların derinleşmesine izin vermezdi. Şeyh Yasin ise "çatışsak bile son İsrail karşısında savaş baltalarını her zaman gömeriz" derdi. Son dönemlerinde Arafat' 1 "terörist" ilan eden, Şeyh Yasin'i öldüren İsrail sanki amacına ulaşmış gibi. Lidersiz, kaotik, birbirini vuran bir Filistin tabii ki en çok İsrail' in işine geliyor.

Beşincisi ise, Filistin mücadelesinin uluslar rası alanda giderek sempatisini yitirmesi. Çünkü bu olanlar, Filistin meselesini bir dünya sorunu olmaktan çıkararak Gazze içinde lokal, vizyonu ve geleceği olmayan bir iktidar mücadelesine dönüştü. Kendi çocuklarını yiyen bir savaş uluslararası alanda İsrail'e karşı haklı mücadelesinde meşruiyetini yitirmek üzere. Bu durum haklı bir davayı kısır bir çekişmeye çevirirken, zaten uluslar arası alanda zemin kaybeden Filistin meselesinin daha da ertelenmesine yol açabilecektir.

Birçok kişinin gözündeyse Filistin sorunu ulusal bir mücadeleden çok, İslami bir mücadele olarak algılanıyor. Belki dünya artık eski dünya, Filistin'de artık eski Filistin değil. Ama her şeye, her türlü bahaneye, işgalin o acımasız baskısı ve İsrail'in saldırılarına karşın insan "yazıklar olsun" diyemeden edemiyor.