“Herşeyi Kaydet: Otoriter Hükümetlere Dijital Saklama Desteği” başlıklı raporu, Brooklyn Teknolojik...

“Herşeyi Kaydet: Otoriter Hükümetlere Dijital Saklama Desteği” başlıklı raporu, Brooklyn Teknolojik Yenilikler Merkezi için John Villasenor kaleme almış. Geçtiğimiz hafta dijital saklama ortamlarındaki gelişmelerin ekonomi politiğine değinmiştik. Raporun ilginçliği, herkesin sosyal medyaların devletlere karşı sağladığı başarılara odaklandığı bir ortamda, otortier güçlerin aldıkları derslere eğilmesinde.

• • •
 
Villasenor’a göre hükümetlerin her yurttaşın izini değil de muhalif olanları izlemesinin ve bu izlemenin bir yerden sonra yetersiz kalmasının başlıca nedeni dijital depolama ortamlarının sınırlılığı ve bu ortamları büyütmenin getirdiği maliyet. Raporun savı önümüzdeki on yılda ortaya çıkacak teknolojik dönüşümlerin yol açacağı ortamın otoriter güçlerin işine geleceği. Çünkü aynı ortamlar ticari firmaların işleyişlerinin de ortak paydası olabilecek.
 
• • •
 
Kaydettiğiniz verinin cinsine göre saklama ortamı gereksinimleri değişiyor. Örneğin, en büyü saklama ortamları gerektiren veriler arasında yer alan görüntü (vidyo) kayıt ortamı da büyük dijital saklama donanımları gerektiriyor. Saniyede 5 çerçeveden oluşan yüksek taramalı bir vidyo gözetleme kamerası saniyede 1 megabit veri üretiyor. Biraz daha yüksek tanımlamalı sistemlere geçildiğinde saniyede 2 megabitlik verinin saklanması gerekiyor.
Vidyo izlemede saklama maliyetlerinin temel bir engel olmaktan çıkması, sistemin gerçekten devasa bir yapıda olması. Öyle olsa bile bu engel geçici bir engel olabilir. Nedeni, yapılmakta olan bazı denemeler. Çinlilerin yürüttüğü “Barış içinde Chongqing” projesi 12 milyonluk bir kentin 500 bin kamerayla çarşaf gibi kapsanması ilkesine göre planlanıyor. Bu projede her bir kamera saniyede 3 megabitlik ortalama veri üretirse, toplam yıllık maliyet 300 milyon ABD Doları olarak hesaplanıyor.
 
• • •
 
Böylesi bir maliyet kabul edilemeyeceğine göre, Villasanor, proje yürütücülerinin bu günkü şartlarda bazı seçeneklerle karşı karşıya kalacağını savunuyor. Seçeneklerden biri kameralardaki görüntü kalitesini düşürmek veya daha az sayıda çerçeveyi kaydetmeye çalışmak. Bu durumda bile maliyetler oldukça yüksek kalacak. Oysa bu projenin 2020 yılında yüksek tanımlamalı vidyo görüntüsünü saklayabilmesi için yılda 3 milyon ABD Doları yetecek. Bunun anlamı kişi başına 25 sent bir harcamayı bütçeden karşılamak mümkün olabilecek. Araştırmacı, “kamu güvenliği vergisi” adı altında yeni bir vergi bile konup, parayı izlenenlerden çıkartmanın bile düşünülebileceğine dikkat çekiyor.
 
• • •
 
Otoriter hükümetler için daha da uzun dönemde maliyetleri düşürmenin bir yolu da, bütün bir sistemi kurmak yerine bulut ortamdan (yani ağa bağlı depolama ortamlarından) kira karşılığı saklama ortamından yararlanmak olabilecek. Günümüzde de bulut saklama ortamlarından yararlanmak mümkün. Ama bulut saklamanın çekici hale gelmesi, kurulan sistemin sadece ayrıntısı düzeyinde düşük maliyet sunulması durumunda geçerli olabilecek.
Tam da bu noktada ticari özel firmaların gereksinimleriyle, otoriter hükümetlerin gereksinimleri kesişiyor. Çünkü çok büyük veri tabanlarında tutulan veri takımlarının yönetilmesi, sadece hükümetler için değil ticari firmalar için de kaçınılmaz hale geliyor. Bu nedenle gelişen bulut çözümler, hükümetlerin kullanımı için de inanılmaz fırsatlar sunacak.
 
Konu giderek ilginçleşiyor. Yeni yılda da konuya devam edelim. Herkese iyi yıllar.