Önce üzerime farz olan sözleri tekrarlayayım: Kürtler özgürlüklerini kendi istedikleri tarzda elde etsinler. Çözümün özü budur, gerisi ayrıntıdır.

Önce üzerime farz olan sözleri tekrarlayayım: Kürtler özgürlüklerini kendi istedikleri tarzda elde etsinler. Çözümün özü budur, gerisi ayrıntıdır.
Kelime cambazlığı gibi olacak ama, gerçek de reelpolitikanın ayrıntısında saklıdır. Ve bu ayrıntı da kabak gibi ortadadır: AKP bu işi Kürtlerin karakaşı kara gözü için, demokrasi sevdalısı olduğu için yapmıyor!
AKP ikili oynuyor: Bir yandan Kürt açılımına devam, diğer yandan Türk seçmenine selam demek zorunda olduğundan, bakın işte, şimdi de “mola” diyor!
Hadi bu anlaşılır bir şey diyelim, ama ikili oynuyor derken kastettiğim bunun ötesinde: AKP, demokrasicilik oynarken totaliter bir küreselcilik peşinde koşuyor…
Malum, Kürt açılımı projesi Yeni Osmanlıcılık (eski adıyla BOP’çuluk) projesinin bir alt başlığı olarak da değerlendiriliyordu. Yeni Osmanlıcılık, yani İttihatçı değil İtilafçı Osmanlıcılık…
Osmanlı’da oyun çoktur: Bakın geçenlerde, Ergenekon davasında PKK’nin MİT tarafından kurulup kurulmadığı soruldu. Aynı günlerde ABD Kandil’deki PKK yöneticilerini uyuşturucu baronu olarak ilan etti. PKK’ye bir yandan dağdan inmesi için çağrı yapılırken ve o da buna icap ederken, PKK’nin silahsızlandırılması konuşulurken, ilaveten, bu kez, bir de PKK’nin itibarsızlaştırılması açılımı başlatıldı.
Önümüzdeki günlerde PKK’yi bu şekilde özellikle Kürtlerin gözünde tamamen itibarsızlaştırma yönünde başka adımlar da atılırsa kimse şaşırmasın. Dedim ya, artık devletlû da olan Osmanlı ahfadı AKP’de oyun çoktur.
Çünkü ABD’nin zaten içsel bir olgu olduğu ve AKP’nin de artık dahil olduğu müesses nizam (statüko!) şunun epey farkındadır: İtibarlı bir PKK silahsız da olsa, tamamen denetim altına alınmadıkça, sistem içi hale getirilmedikçe her zaman rakiptir, tehlikelidir. Önce bunu bitirmeleri gerekir. İyi olur kötü olur anlamında konuşmuyorum ama Kürt siyasetçileri işte bunu bilmelidir.
Peki böyle deyince her şeyi emperyalizme mi bağlamış oluyorum? Malum, liberaller her ABD eleştirisine böyle tepki gösterirler. Ama onlar da küreselleşme şampiyonlarıdır ve her şeyi küreselleşme paradigmasıyla açıklarlar. Öyleyse şöyle diyeyim: Hayır emperyalizme bağlamıyorum, küreselleşmeye bağlıyorum!
Çünkü küreselleşmenin raconu Türkiye’de artık İtilafçılık (neo-liberalizm) hâkimiyetini pekiştirmektir. İtilafçılık şimdi neo-liberalizm künyesindeki yeni-itilafçılık olarak AKP bünyesinde hortluyor, olan biten budur…
Mesela “Dünya Düzdür” adlı kitabında Thomas Friedman küreselleşme adına neo-liberalizm önündeki engellerin kaldırılmasını, dünyanın bu engellerden arındırılarak düzlenmesini savunuyordu. Şimdi küreselleşme için Ortadoğu bölgesi düzleniyor ve Ortadoğu ülkesi olan Türkiye de düzleniyor, düzenleniyor, engellerinden arındırılıyor…
Neo-liberalizm artık önüne kim çıkarsa düzlüyor… Bu engel PKK olduğunda bunun üzerinde de dozer geçecektir… Bu arada Kürtlerin itibarsızlaştırılmış bir PKK’ye besledikleri umutları da düzlenecektir. Böylesine düzlenmiş bir coğrafyada, engellerin ortadan kalktığı bir coğrafyada, Kandil de artık bir dağ olmaktan çıkarılacaktır. Kandil de düzlenecektir… Belki PKK ikna edilmiş gibi olacak, ama sonuçta PKK’siz bir çözüm için her şey yapılacaktır, işte bu yüzden mola verilmiştir.
Şimdi hesapları budur. Bu hesap ne kadar tutar bilinmez… Afganistan dağlarını hâlâ düzleyemediler denilebilir… Bunu elbette kâhinlik taslamak değil, zaman gösterecektir.
Ama şurası bir gerçektir: Ortaya atılan çözümün dili Kürtçe de değil Türkçe de değil, neo-liberalizmin dilidir: Aktörler, faktörler, sektörler, provokatörler, gladyatörler, koordinatörler, adaptörler, seperatörler, terminatörler ortalıkta kol gezmiyorlar mı?
Velhasıl bunların hiçbiri Kürtçe ya da Türkçe konuşmuyor; neo-liberalizmin diliyle konuşuyorlar. Özgürlük derken kastettikleri, liberallik, serbestlik dedikleri, piyasanın serbestliğidir, serbest piyasadır.
Serbest piyasa çözümü, belki kanı durduracaktır; ama Kürt ve Türk kardeşliği elbette bu piyasaya karşı mücadelede, onların düzledikleri alanlara dikilen sınıf barikatlarında kalıcı olacaktır.
Bugüne dek sorun (şükürler olsun ki) Kürtler ve Türkler arasında değil diye avunurduk, şimdi, işin içinden kardeşlik çıkıp kalleşlik yani neo-liberallik girdiğinden ötürü elimiz yüreğimizde:
Aman ha savaş sürecinde dahi başımıza gelmeyen barış sürecinde başımıza gelmesin!