Milliyet'in haberine göre Trabzon-Sivas maçında Mısırlı futbolcu Ayman İsrailli futbolcu Ballili'ye tekme atma nedenini böyle açıklıyordu: "Yahudiydi." Haberin başlığı da....

Milliyet'in haberine göre Trabzon-Sivas maçında Mısırlı futbolcu Ayman İsrailli futbolcu Ballili'ye tekme atma nedenini böyle açıklıyordu: "Yahudiydi." Haberin başlığı da "Arap-İsrail Savaşıldı. Ayman Ballili'ye maç içindeki bazı davranışlarından mı dolayı vurdu, maç içindeki bir gerginlik mi olayları bu aşamaya getirdi, bunları bilemeyiz. Ama bildiğimiz bir şey varsa o da Mısırlı oyuncunun hemen kadro dışı bırakılıp, savunmasının alınmasıdır. Çünkü bu açıklama muhtemelen bir çok spor yazarının olayı geçiştirmek için yazacağı klişe satırlarda olduğu gibi "spor içi ya da futbol içi ya da münferit karşılanacak" bir durum değil düpedüz IRKÇILIKTIR.

Bu sözler eğer doğruysa dünyanın neresinde olursa olun aynı şekilde değerlendirilir. Trabzon'da yaşanan onlarca olaya bir de Mısırlı futbolcunun ırkçı tavrı eklenmiştir. Ne Ayman'ı ne de Ballili'yi tanırız. Ancak Ayman'ın Arap olması, Türkiye kamuoyunun her daim Filistin halkının yanında saf tutması, İsrail-Filistin itilafında terazinin bir kefesinin haklı olarak Filistin tarafına ağır basması, O'na bu hakkı tanımaz. Hoş görülemez.

Bosna savaşının en kanlı döneminde az sayıdaki Sırp futbolcuya sahada ya da tribünlerden bir kez bile "ırkçı, aşağılayıcı" tavır sergilenmemiştir.

Çünkü bu işler böyle başlar. Nasıl ABD veya Avrupa'da "sadece Arap, Müslüman, Türk, vb", daha doğrusu dünyanın doğusu olarak kabul ettikleri bölgelerinden geldikleri için dışlanan insanlara uygulanan tavıra karşı çıkıyorsak, Trabzonlu futbolcunun hareketine da karşı çıkmalıyız. Irkçılık, ayırımcılık normalleştiği yerde herkes bundan kendine düşen payı almaya başlar ki asıl tehlikeli olan budur.

GETTODA YAHUDİ RAMALLAH'TA FİLİSTİNLİ
Türkiye'de son yıllarda İsrail politikalarına karşı olmak adına Yahudi karşıtlığı yapanlar olduğunu biliyoruz. Bunun içinde soldan, sağdan, İslami kesimden herkes var. Ancak İsrail politikalarına karşı olmakla Yahudi karşı olmak birbirine karıştırılıyor. İsrail'in Filistinliler yönelik haksız politikasını her zeminde eleştirmek en doğal hakkımız. Ancak

bu eleştiriyi Yahudi düşmanlığına çevirmek isteyenlere, bundan puan kazanmaya ya da destek almaya çalışanlara da en başta biz karşı çıkarız. Önemli olan hem Varşova Gettoları'ndaki Yahudi-ler'in hem de İsrail'deki Utanç duvarının ardına hapsedilen Filistinlilerin yanında olabilmektir. Ayrıca 1948'den bu yana Arap dünyasındaki "sahte Filistin" politikaları ile halklarını avutmaya çalışan yönetimlerin maskelerinin nasıl düştüğünü de hatırlatmak gereksiz. Arap dünyası İsrail'le hesaplaşmaya çalışırken Filistin politikaları konusunda özeleştiri verme vakti çoktan gelmiştir.

DTP'YE "ZENCİ" MUAMELESİ
Seçimlerin ardından medya DTP milletvekillerine odaklandı. Vekillerin her hareketi, sözü adım adım izleniyor. Giysilerinden, saç modellerine kadar her detay mercek altında. Sanki herkes el biriliği etmişçesine "sakın ha yanlış yapmayın, iyi çocuklar olun" der gibi. Kürt kökenli vekillerde "bir yanlış yapmamak" için azami dikkati gösteriyor. Aslında "o yanlış"ın anlamını herkes biliyor: "Bölgeden kaynaklanan sorunların çok fazla dile getirmemesi. Fazla talepte bulunulmaması."

Hatta Meclis açıldıktan sonra DTP grubuna salon verilmemesi, bunun umursanmaması üzerine Sırrı Sakık'ın "bize zenci gibi davranıyorlar" sözleri de tam bu havayı yansıtıyor. Yani "Meclis'e girmek yeter fazla bir talepte bulunmayın" havasında tüm partiler. Sözümona liberaller de bu havadan pek memnun görünüyor. Oysa, Türkiye'de 1991'den bu yana Meclis'te temsil edilemeyen milyonlarca insan ilk kez kendi sesini duyurma şansına erişti.

KÜRTLERE TAHAMMÜL EDİLİRSE...
Bu yüzden sadece DTP milletvekillerinden "olgunluk" bekleyenlerin aynı olgunluğu, Kürt kökenli vekiller sorunları dile getirmeye başladıklarında göstermeleri gerekiyor.
DTP'lilerin söyleyeceklerini dinlemeye, duymaya alışmaları gerekiyor. Kürtlerin taleplerini duymaya alıştıkları sürece sorunlar konuşulmaya başlanacak

Ancak o zaman Meclis'in açılışında manşetlere taşınan, olumlanan-her ne kadar Öcalan tarafından beğenilmese de- el sıkışmanın devamı gelecektir. Aksi takdirde bu el sıkışma, yakıcı sorunlar ve talepler gündeme geldiğinde karşılığını bulamayarak, sadece fotoğraflarda kalacak gibi görünüyor. Bir an önce "yola getirdik" anlayışını terk ederek" Kürtlerden gelecek taleplerin" de bu ülkenin sorunları olduğunu bilmek, hazmetmek gerekiyor. Aksi takdirde fotoğraflardaki "tek taraflı yumuşama" havası çabuk bozulacaktır. Bunun potansiyeli de vardır.