ABD istihbarat kuruluşlarını bünyesinde toplayan Ulusal İstihbarat Konseyi, "Küresel Eğilimler: 2025" başlıklı bir analiz hazırladı. Raporda, Türkiye’nin, jeostratejik konumu...

ABD istihbarat kuruluşlarını bünyesinde toplayan Ulusal İstihbarat Konseyi, "Küresel Eğilimler: 2025" başlıklı bir analiz hazırladı. Raporda, Türkiye’nin, jeostratejik konumu, güçlenen orta sınıfı ve artan büyümesiyle dünyada ve Ortadoğu’da 2025’te daha büyük bir rol oynayacağı belirtildi. Rapor çok detaylı hazırlanmamış olsa da satır aralarını iyi okumak gerekiyor. Çünkü bu rapordaki hava tıpkı, fiyasko ile sonuçlanan ve tedavülden kaldırılan Büyük Ortadoğu Projesi andırıyor. Sanki Ortadoğu’nun bugünkü halinin müsebbibi olan plan yerine ismi konmamış başka bir analizle ikame edilmeye çalışılıyor. Üstelik raporda sınıfsal ve sosyolojik hatalarda da söz konusu. Psikolojik bir hava yaratıp, insanların zihninde bu gidişatı kabul ettirmek isteyen bir zihniyetin ürünü.

Şöyle deniyor raporda: Batı modelinin ayrılmaz parçası olarak nitelendirilen laikliğin Ortadoğu’da güç kaybedebileceği, örneğin Türkiye’de İslamileşmenin artacağı tahmin ediliyor. Gelecek 15 yılda Türkiye’nin izleyeceği yol, en güçlü ihtimalle, İslami ve milliyetçi eğilimlerin bileşimi olabilir ve bu, Ortadoğu’daki hızla gelişen ülkelere model teşkil edebilir. Türkiye’nin AB üyeliğine ilişkin kuşkular artarken, siyaset ve insan hakları reformlarının muhtemelen yavaşlayabilir.

 

TÜRKİYE İRAN MI OLSUN?

Raporda çizilen Türkiye’nin tipik bir Ortadoğu ülkesi olabileceği vurgulanıyor. İnsan haklarının önemli olmadığı ekonomik olarak güçlenen bölgede model olacak bir ülke. Model denilerken sanki kastedilen İran’a alternatif yaratmak.  Çünkü ABD’nin önümüzdeki dönem bölgedeki derdi İran. Türkiye için öne sürülen argümanlar ise benzer olmasa da tipik İran modernleşmesini gösteriyor. Baskıcı, orta sınıfa dayanan, bölgede aktör olan milliyetçi, muhafazakâr ve İslamcı bir ülke. Hazırlanan bu raporda öngörü gibi gösterilen tahminler aslında bir niyeti ve ABD’nin önümüzdeki yıllarda Türkiye’ye biçmeye çalıştığı rolü gösteriyor. Tam olarak nasıl bir strateji çizeceğini kendisi de bilmiyor.

 

FULLER NE DİYOR?

Ancak ABD’nin yekpare bir ülke ve politika üreten bir merkez gibi görmemek gerekiyor. Raporun aksine ikazda bulunanlar da var. Ulusal İstihbarat Konseyi böyle bir rapor hazırlarken eski CIA İstasyon şefi Graham Fuller BBC Türkçe servisine verdiği mülakat şunları söylüyor: Amerika"nın Büyük Ortadoğu Projesiydi bir felakete dönüştü. Çünkü bölgede yalnızca daha büyük bir istikrarsızlık ve özel olarak Amerika"ya karşı daha büyük bir tepkiye yol açtı. Dolayısıyla ben Türkiye"nin bölgede, bir Amerikan planı dahilinde rol üstlenmesi gerektiği görüşüne katılmıyorum. Samimiyetle söylemem gerekirse, bence Orta Doğu"da Amerikan planına dahil olmak, Türkiye"nin ya da bölgedeki başka ülkelerin çıkarları açısından idam fermanını imzalaması anlamına gelir”

Yani Amerikan politika yapıcıları sisli bir havada yolunu arar gibi. Bu arada Türkiye için de farklı roller biçiliyor.

 

OBAMA’NIN SEÇENEĞİ

Obama yönetiminin bir enkaz devraldığı  bunun altından hemen kalkamayacağı biliniyor.. Obama takımının yöntem olarak Bush’un çizgisinden biraz daha farklı davranacağını düşünsek de önünde diplomasi, yumuşak güç denilen yaklaşımlar kullanmak, terörle mücadeleyi aynı sertlikte devam ettirmekten başka seçenek yok. Bunlar bile şimdilik ehven-i diyorsanız sorun yok. Ama daha geniş perspektiften bakıldığında ABD’nin bölgede işe yeni başlayacağını söyleyebiliriz. Çünkü sorunlar öylece duruyor. ABD Irak’tan çekildikten sonra ülkede ne olacağı, İran’la sorunun nasıl çözüleceği, Filistin meselesinin nasıl halledileceği, Afganistan yenilgisine nasıl bir kılıf bulunacağı belli değil. 

Böyle bir ortamda Amerika Türkiye’yi yanında görmek, atacağı adımlardan emin olmak istiyor. Ancak, dengelerin eskisi olmadığını da söylemek lazım. Birçok alanda Türkiye ile ABD müttefik gibi görünse de önümüzdeki yıllarda iki ülkenin belli konularda bağımsız davranma yoluna gideceğini söylemek yanlış olmaz.

 

AB’DEN KOPUŞ ÖNGÖRÜLÜYOR

Raporda dikkat çene diğer bir nokta ise Türkiye’nin daha az demokrasi daha çok İslam ve milliyetçilikle AB sürecinden koparak Ortadoğu’ya daha fazla eklemleneceği tahmini/beklentisi. Hep yazdığımız gibi Türkiye’nin geleceği AB sürecindeki demokratikleşme adımlarında yatıyor. AB’nin Türkiye’yi dışlaması, ırkçılık, dinsel ve milliyetçi duygularla AB sürecinden uzak tutması bile Türkiye’nin bu hedefini değiştirmemeli. Eğer Türkiye ABD’den uzaklaştırılmaya çalışılırsa bunun müsebbibi Türkiye’deki içe kapanmacı iktidarlarla Avrupa’daki dışlayıcı politikalardır. Diğer yandan Türkiye’nin Ortadoğu açılımı da çok önemli.

 

KÜLTÜREL TARİF TUZAĞI

Dolayısıyla Türkiye hem AB hem Ortadoğu’da sadece Müslüman bir ülke olmasından dolayı değil kendi değerleri ile var olabilmeli. Çünkü geçtiğimiz 20 yıl boyunca bizleri din ve mezhep üzerinden tarif etmeyi başaran kültürel yaklaşımlar bu işin siyasal ve sınıfsal ve sosyal boyutlarını göz ardı etmekte. Türkiye’yi sadece din üzerinden tarif etmek kendimizi ABD, AB  ve Ortadoğu’nun tuzağına düşürmek anlamına gelir. Zaten kendi özeliklerimizde varolduğumuz sürece Türkiye bir değer olarak bölgede rol oynayabilecektir. Bu yüzden. ABD’nin öngördüğü milliyetçi, İslamcı bir yapıda mı yoksa tüm dinsel, sınıfsal, mezhebi ve etnik farklılıkları içinde barındıran özgürlükçü, laik ve demokratik bir ülke olarak mı bölgede var olacağız? Mücadele ikicisinden yana olmalı.