Köşe yazarlığına mesafeli oldum hep. BirGün'ün olabildiğince az köşesi, olabildiğince de çok uzman muhabiri olan bir gazete olmasını...

Köşe yazarlığına mesafeli oldum hep. BirGün'ün olabildiğince az köşesi, olabildiğince de çok uzman muhabiri olan bir gazete olmasını isterdim. Pek beceremedik. Gazete kurulurken, kurucu ortak akıl "köşe yazacaksın" dedi, ortak akıl karşısında boynum kıldan ince olduğundan "tamam" dedim, biraz da "istemem yan cebime koy" misali.

Köşe yazarlarının "kanaat önderi" oldukları söylenir. İşleri; karmaşık konuları açık etmek, okuru aydınlatmaktır. Öyle derler. Eğer gerçekten öyleyse, vallahi ben olsam bu köşeyi okumam. Neden derseniz; ne zamandır memleketin en önemli tartışma konusu olan cumhurbaşkanlığı meselesinde tam anlamıyla çuvalla-dım ben. İki kez yanıldım. Konu Anayasa Mah-kemesi'ne ilk taşındığında, yazılarda pek renk vermesem de, adım kadar emindim ki Mahkeme "toplantı yeter sayısı olarak 367 aranmaz" diyecek. Tam tersi oldu, aranır dedi.

Allahtan geçen günkü karar öncesinde bir yazı yazmadım. Yazsaydım, bu kez de, Cumhurbaşkanı Sezer ve CHP'nin itirazlarının kabul edileceğine ilişkin bahse bile girebilirdim. Yine düşündüğümün tam tersi oldu. Yüce Mahkeme, yüce makamların itirazlarını reddetti.

Peki, bu ne demek? Hani bilsem de hiç değilse bundan sonrasına ilişkin aydınlatıcı birşey-ler yazabilsem. Yok. İnanın o da yok. Eeee, o halde kim neden okusun ki bu köşeyi? İnsanın aklına yaptığı işe dair böyle bir soru gelince kendini kötü hissetmesi kaçınılmaz. Ben de berbat hissediyorum bu yüzden. Güya kanaat önderiyiz, ama bizde bir kanaat yok.

Bu duygu insana harakiri de yaptırır ama, neyse ki etrafa bakıyorum, bakınca da kimsenin benden farklı olmadığını görüyorum. Üstelik benden bin beter durumda olanlar var.

Ali Topuz'a baksanıza: "367 şarttır" diye ortalığı ayağa kaldıran CHP Grup Başkanvekili, Anayasa Mahkemesi'nin bu kararından sonra, kimse öyle bir yorum yapmadığı halde, "367 aranmaz" diyor. "Meclis cumhurbaşkanı seçimini yapacak ve 367 aranmayacak... Meclis 184 ile açılacak... ve üçüncü turda 276 oyla seçim yapılacak. İşimizi kolaylaştırmıştır, cumhurbaşkanı seçimini kolaylaştırmıştır". Hani, zinhar 367 aranmalıydı?

Haydi Topuz'u bırakıp anayasa profesörlerine bakalım: "Adeta herşey çorbaya donmüs durumda. Bu nedenle her an yeni süpriz gelişmeler olabilir" (Prof. Dr. Ulku Azrak). "Mahkeme kararı sonucunda iki tür yorum olacaktır. Bir; yeni Meclis mevcut kurallar içinde cumhurbaşkanı seçer. İki; artık sorun halk iradesine intikal etmiştir. Halkın seçimi beklenmeli. Bu süreç içinde Sezer görevine devam eder" (Prof. Dr. Ergun Özbudun). Başka profesörler de var başka başka şeyler söyleyen.

Gazetelerin manşetleri de aynı durumda: Cumhuriyet, "Karar yeni Meclis'in" derken Yeni Şafak da "Cumhur seçecek" diye noktayı koymuş.

Anayasa Mahkemesi bir karar verdi ama ortada bir sürü senaryo var. Bu karardan sonra; 1-AKP 367'den fazla milletvekili çıkarırsa 11. cumhurbaşkanını Meclis'te seçer, sonra 21 Ekim'de referandum yapıp 12. cumhurbaşkanının seçimini millete bırakır. 2- Referandum sürecinin erkene alınmasında ısrar edilir, referandumda halk seçsin kararı çıkar, 11. cumhurbaşkanı Ey-lül'de halk tarafından seçilir. 3- Seçimden hemen sonra Sezer istifa eder. Meclis yeni cumhurbaşkanını seçmeye mecbur olur. Halk da 12. cumhurbaşkanını seçer. 4- Meclis'e giren partiler parlamentoda seçime devam kararı alır, referandum ve halkın seçmesi konuları rafa kalkar. 5- Yeni Meclis 367'yi bulup cumhurbaşla-nını seçmeyi beceremez. Seçimler yenilenir. Bu arada referandum da yapılır ve 11. cumhurbaşkanı halk seçer.

Şimdi ne olacağına ilişkin başka belirsizlikler de var ama hepsini saymaya bu köşe yetmez. "Kardeşim biz seni belirsizlikleri say diye okumuyoruz, belirsizlikleri anlamlandır, bize kanaatini söyle diye okuyoruz" diyenleri duyar gibi oluyorum.

Eveeeet... Bunca senaryo içinde hangisinin daha akla yakın olduğuna gelince... Iıııhmm... Valla bu konuda benim bir kanaatim yok. O yüzden peşin peşim dedim ya: Ben olsam bu köşeyi okumam!