Önce, dizilerin öpüşenlerine taktı. Hepsi şifrelensin, isteyen satın alarak izlesin diyerek hem içindeki sansürcüyü salıverdi hem de

Önce, dizilerin öpüşenlerine taktı. Hepsi şifrelensin, isteyen satın alarak izlesin diyerek hem içindeki sansürcüyü salıverdi hem de paranın satın alabilecekleri listesine yeni bir şey ekledi: Öpüşen insan görmek! Sonra öğrendik ki, o meğer dizilerin öpüşenlerinden çok dövüşenlerini seviyormuş. Öpüşme ve sevişme sahnelerinden ‘irite’ olurken, vurma ve öldürme sahnelerine hayranlık duyuyormuş. Bu doğrultuda televizyonda sadece Kurtlar Vadisi’ni izlemeye değer buluyormuş.
Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf, dizilerde yer alan öpüşme-sevişme sahnelerinin, çocukların cinsellikle erken yaşta tanışmasına neden olduğunu düşünüp kaygılanırken, şiddeti yücelten, ırkçılığı, milliyetçiliği körükleyen bir dizinin bırakın zararından sözü açmayı, aksine, dizinin verdiği mesajların ilgi çekiciliğinden bahsediyor! Öpüşmek ayıp, dövüşmek değil! Sevişmek şifreli, öldürmek şifresiz!
Dolayısıyla, dizilerdeki erotik sahneleri denetlemeden sorumlu merci ‘Ebeveyn İzleme Kurulu’  kapıda... Oysa, bu ülkede sevişenle öpüşenin peşine düşen sayın bakanın ilgisine ihtiyacı olan binlerce kadın, binlerce çocuk var. Şiddet gören, ensest ilişkiye zorlanan, tecavüze uğrayan, zorla evlendirilen, namus/töre adı altında öldürülen... Kısacası muhafazakâr aile yapısının korunması adına kurban edilenler...
Altı neon ışıklarla çizilesi açıklamalarıyla, sorumlu olduğu bakanlığın adını  ahlâk bakanlığına döndüren Bakan Kavaf sansürcülüğünün yanına bu hafta bir de ayrımcılığı ekledi. “Ben eşcinselliğin biyolojik bir bozukluk, bir hastalık olduğuna inanıyorum. Tedavi edilmesi gereken bir şey bence” diyerek bahsi kırk yıl önce kapanan bir konuyu tekrar gündeme taşıdı. Eşcinsellerin hasta olduğu ve tedavi edilmeleri gerektiği yönündeki, bu bilimsel bir temele dayanmayan cinsiyetçi, ayrımcı ve homofobik açıklamanın, sıkça eşcinsel cinayetlerinin yaşandığı bir ülkede, onlara karşı duyulan nefret ve önyargıları körüklemekten başka neye hizmet edeceğini merak ediyorum doğrusu.
• • •
Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Bölümü’nden Prof. Dr. Selçuk Candansayar eşcinselliğin 1973’ten beri hastalık olarak kabul edilmediğini ve bunun bir tercih değil cinsel yönelim olduğunu söylüyor.
Cinsel Eğitim, Tedavi ve Araştırma Derneği Başkanı Psikiyatr Dr. Nesrin Yetkin, eşcinselliğin dünyada kırk yıldır hastalık olarak kabul edilmediğini ve eşcinselliğin bir hastalık olduğuna dair kanıtlanmış bir şeyin olmadığını belirtiyor. Dolayısıyla tedavi edilebilir bir şey değil.
KAOS GL Sözcüsü Umut Güner, Bakanlık koltuğunda oturan bir kişinin, homofobik düşüncelerini böylesine rahat bir şekilde kusamayacağını belirtirken,  Pembe Hayat LGBTT Dayanışma Derneği Kurucusu Buse Kılıçkaya, Bakan Kavaf’ın bu düşünceleriyle TCK’da yer alan ‘basın yolu ile halkı kin ve düşmanlığa tahrik’ suçunu işlediğini ve hemen istifa etmesi gerektiğini söylüyor.
Böyle bir istifa tabii ki gerçekleşmeyecek. Çünkü Bakan Kavaf dizilerin âşıklarını  ayıplayıp, vadinin dövüşenlerini kutsamaya devam edecek. Eşcinselleri hasta, öpüşenleri irite edici bulan, farklı olanı ötekileştirip hedefe oturtan Sayın Bakan, acaba AKP’nin bir görünüp bir kaybolan ‘demokratik açılımını’nın yeni yüzü mü olacak?