2006'ya sol entelijansyada yakın geçmişten gelen bazı trendler daha da gelişirken 2006'ya özgü yenileri de oluştu. Bütün bu trendlerin ortak paydası ilkeler değil faydacılıktı

1. Biyografi ve anı yazarlığı: Sanılmasın ki biyografisi ya da anıları kaleme alanı-nan kişiler Türkiye sosyalist hareketinin eski tüfekleri ya da kültür dünyamızın duayenleri oldu. Tercih daha çok, mesela Metris Cezaevi'ni inşa edip 12 Eylül cuntasına armağan eden, neredeyse bütün Cumhuriyet tarihi boyunca Türkiye halklarını acımasızca sömürmüş sanayici ailelerin mensuplarının hayat hikâyelerinin redaktörlüğünden, kişisel arşivlerinden kalıntıların yayına hazırlanmasından yanaydı. Kitaba konulan övgülerle ya da teorik kılıflarla dolu önsözlerle birlikte.

2. Türkçe popa omuz vermek: Aylin Aslım'dan Ajda Pekkan'a uzanan bir yelpazede Müslüm Gürses'i de ihmal etmeyerek Türkçe popüler müziğe yeni açılımlar bulmak, buluşturmak. Buluşmak. Yani bu popüler ya da kitle kültürü figürleri ile buluşmak. Nehir söyleşiler yapmak. Konuya ve konuyla ilgili kişilere ilişkin kitaplar yayınlamak. Yaymevlerine kitap, müzik yapım şirketlerine albüm önerilerinde bulunmak. Prodüktör olarak başladıkları süreci assolist edasıyla tamamlamak. Bu akımın öncülerinden ünlü bir şairimiz üçüncü albümünü hazırlıyor şu sıralar.

3. Televizyon dizisi senaristliği: Derin devlet fantazmagoryaları, Menderes güzellemeleri, masal stilizasyon ve modernizasyonları. Jeneriklere konulmayan imzalar, konulursa da "konsept danışmanı" olarak görev tarifi yapılanlar. Müstear isimler. Bir gün bir sinema filmi çekileceğine dair verilen sözler ama gayrı menkule yapılan yatırımlar.

4. Hukuki promosyon: iyi niyet ya da dil sürçmesi olarak düşülen mahkeme kapılarından korku ya da pişmanlık içinde ya da hırs yüzünden kitle kültürü gazetelerinin manşetlerine yükselmek amacıyla profesyonel halkla ilişkiler şirketleriyle, iletişim danışmanlarıyla çalışmak. İnsan haklan ya da sivil toplum örgütlerinin yöneticileri ile görüşmek yerine, iş bağlayıcı, arabulucu köşeyazarları ile sempati ilişkisi kurmak. Onlara Beyoğlu'nun sol ambiyanslı bar-restoranlarında yemek daveti vermek.

5. Yazıda kötümserlik, eğlencede iyimserlik: Gramsci'nin "düşüncede kötümser, eylemde iyimser" düsturunun tornistan edilmiş hali. Ağlak, katılınmamış savaşların viz yonlarmdan damıtılmış bir yenilmişlik duygusu ile yazılan köşe yazılarının etki gücünü daha oluşmadan barlarda esrik ve histerik kahkahlarla kutlamak.

6. Amerikan rüyası: Ortadoğu'da Amerikan savaş makinesi işleye-dursun, belki de hazır bu kadar yakınımıza kadar gelmişken fırsat bu fırsat Amerika'da bir kitap yayınlatmak ya da bir Amerikan üniversitesi üzerinden bir konferans turnesine çıkabilmek için kapı aşındırmak. Amerikan vizesi kuyruğuna girmek.

7. Fitness: Mali portreye göre Tak-sim'deki bir büyük otelin meydana bakan spor salonunda meydandaki siyasi neylemlerden de haberdar olarak, eylemlere nazır yürüyüş bantında terlemek ya da Sıraselviler caddesindeki spor salonunun entelektüel piyasa kaldırımı manzarası ile yetinerek pilates yapmak.

8. Gastronomi: Enternasyonalist bir tavırla uluslararası mutfak deneyleri yapmak, füzyon oluşturmak ama yerel yemekleri de ihmal etmemek. Mutfağında hem vok hem güveç bulundurmak. "Küresel düşün, yerel eyleme geç" sloganını en azından mutfakta uygulamak.

9Orhan Pamukun davetli listesine girmek: Yılın sonuna doğru başlayan bu rekabetin sonucunda birçok sol entelektüel taltif olurken, sola kıyısından köşesinden ancak dokunmuş birçok gazeteci ya da televizyoncu da sol entelijansiyaya terfi etti.

10. Herkesle iyi geçinmek: Sol entelijansiyanın geçen yılki konjonktürel nedenlerden ötürü kapıldığı güvenlik arayışı sonucu en fazla takındığı tavır her kesimle, özellikle de medyanın üst düzey yöneticileri ile önce iyi geçinmek sonra da içli dışlı olmak oldu. Ama sol entelektüellerin sevme ve sevilme ihiyacına medyanın arzı yetmeyeceği için bu sevgi ve güvenlik arayışı İstanbul'un korunaklı genel yayın yönetmeni site evlerinden Boğaz kıyılarındaki patron yalılarına kadar uzandı.