Çağımız futbolunun sürekli gelişimi ve geçmişle kıyaslanmasındaki en önemli farklılık bence kenar yönetiminin inisiyatifinin tamamının sahayı etkilemesidir...

Çağımız futbolunun sürekli gelişimi ve geçmişle kıyaslanmasındaki en önemli farklılık bence kenar yönetiminin inisiyatifinin tamamının sahayı etkilemesidir.

Hatırlarsınız, bir Cemil Turan, bir Büyük Mehmet, Beckhenbauer, Cruff, Pele ve Maradona ismi takımın kaderini tayin ederdi. Tüm takımın seyircisi, yönetimi ve teknik heyeti hatta oyuncusu tek bir kişinin içine sığmaya çalışırlardı.

Artık "endüstriyel" anlamdaki gelişme saha kenarı etkisinin tamamının ortaya konmasına dayanmaktadır. Kenardaki teknik adamın futbol bilgisi, entelektüel ve psikolojik yapısı aynen sahada görülmektedir. Herhalde teknik adamı görmeden sahada oynanan oyuna ve takım kişiliğine göre kimin teknik direktör olduğunu anlayacak koşullar içindeyiz.

Teknik adamın bilgisi kadar futbol oynanır... Kişiliği kadar tavır olur... Entelektüel yapısı kadar davranış olur... Yani saha teknik adamın aynasıdır.

Her zaman en iyi örnek olarak Klinsman'ı gösteririm. Teknik bilgisi sınırlı olmasına rağmen entelektüel yapısındaki kuvveti Alman Ulusal Takımına kişilik kazandırmış, özgürlük ve güven kazandırmış, sonuç olarak hiç kimsenin ummadığı başarıyı sağlamıştır.

Tanınmış spor adamı Beckenbauer'in terci-hindeki dayanak burada çok önemli rol oynamaktadır. O yüzden "imparatordur, sanal anlamda değil! Tabii bugünkü koşullar zafiyetleri ortaya çıkarmak bakımından önemli bir etkiye de sahiptir. Teknik adamların saha kenarındaki duruşlarının arkasında herhangi bir şey saklamaları imkansız hale gelmiştir.

Biz bu konuda hem şanslıyız, hem şanssızız. Şanslıyız, çünkü her şey aleni olarak ortada, kimse bir şey saklayamaz. Şanssızız, her şey aleni olmasına rağmen hiçbir şey olmamış gibi davranmaya devam edilen sanal bir ortam yaratılmaktadır.

Örneklemek için Ziya Doğan'ın Trabzon'daki teknik adamlık sürecini incelemek iyi olacak sanırım. Sürekli yıldız futbolcularla çatışmaya girmesi ve onlardan hiçbir verim alamaması zafiyeti takımda bir kaosa ve başarısızlığa neden olmaktadır.

Ziya Doğan'ın küçük takım hobisi ile yıldız futbolcu fobisi arasına sıkışmışlığının temelinde entelektüel zafiyet ve kaygılarının esiri olması yatmaktadır.

Bu kaygı ve korkular tabii ki genel anlamdaki spor kültürünün reddedilmesine, alt gruptaki yetersiz feodal davranışların saha kenarında ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Bu maalesef bize özgü bir ortamdır.

İsviçre maçında yaşananlar bunun iyi bir örneği olarak karşımıza çıkmaktadır. Hatta son üç maçtaki kaos, bunlardan ikisinin hazırlık maçı olması, Fatih Terim'in kaygı ve korkularının kendisi baskı altındayken alt başlık kültürel davranışlara yönelmesine neden olmuştur.

İşin kötü yanı yetiştirdiğimiz futbolcular-daki kutsal ağabey baskısı bizde ayrı bir davranış yetersizliğine sebep olmuştur. Sporun evrensel etik değerlerini deformas-yona uğratarak hak aramanın, etnik ve yöresel davranış içindeki şiddet unsurlarını kullanmanın pahalıya mal olacak sonuçlar ortaya çıkarması kaçınılmazdır.

Futbolun kendine ait kültürü, ahlaki yapısı ve etik değerleri vardır. İstediğiniz kadar baskı altında olun, ya bunları kabul edip çağa ayak uyduracağız ya da yetersiz kalıp üçüncü sınıf futbol ülkesi olacağız.

Tercih ortadadır.