İsterseniz;

 
Bugün bildiğimiz baskıcı siyasi havadan uzaklaşalım.
 
Başbakanın klasik gündem belirlemek adına doğruları çarpıttığı, insanları sözleriyle zorla ayrıştırdığı, toplumun psikolojisini bozduğu olayları anlatmaktan vazgeçelim.
 
AKP’nin yarattığı “dindar jakoben” anlayışı irdelemeyi bir başka zamana bırakalım ve yaşamın güzel bir bölümünden bahsedelim...
 
****
 
Ankara Devlet Tiyatrosu, bu ay içinde müthiş bir eseri sahneye koydu.
 
Stephen King’in yazdığı ,David Joss Buckley’in oyunlaştırdığı ve Sinemis Candemir’in enfes bir dille Türkçeye çevirdiği bir oyun…
 
Dolares Claiborne!..
 
Ankara Şinasi Sahnesinde kapalı gişe oynayan bu eser, son yıllarda gördüğüm oyunlar içinde en güzel ve en etkileyici olanı!..
 
****
 
King’in sinemaya da aktarılan bu eseri, Amerika’nın kuzey-doğusundaki Maine eyaletinde yaşayan Dolares’in hikayesidir!.. Aslında dünyanın her yerinde karşılaşabileceğimiz yoksul sınıftan bir kadının dramıdır konusu!..
 
Sarhoş, yalancı ve sapkın bir kocası vardır.
 
Dolares kızını korumaya çalışır.
 
Küçük şeylerle avunan ve basit hayalleri olan biridir Dolares.
 
Zengin ,gaddar ama o kadar da yaşamın içinde olan Vera ile yaşar !..
 
Vera ve Dolares’in gizli dostlukları vardır…
 
Dedektif ve Dolares’in eski tanışıklıkları da ayrı bir olaydır...
 
Bir gün Vera’nın Dolares’e “Hayatta kalmak için kendine güvenen bir cadı olmalısın!” önerisi gidişatın düğümü olur...
 
Bir cinayet, yanlış itham ve farklı sonuç zincir tamamlar…
 
Ve King’in temel çözümü ortaya çıkar;
 
“Bazen bir kadının yapması gereken şey cadı gibi olmaktır!”
 
****
 
Oyunu Hakan Çimenser sahneye koymuş.
 
Çimenser, muazzam bir kurgu, ayakları yere basan matematiksel çözüm ve sağlam bir sahne uyarlamasıyla King’in bu zor eserini olması gerektiği gibi yorumlamış.
 
Yorumlamakla kalmamış, olayları ve sonuçlarını,  yer ve zaman trafiğinde birbirine karıştırmadan büyük bir ustalıkla oya gibi işleyerek seyircinin önüne koymuş...
 
Çimenser, geçen 20 yıllık zor bir dönemin, gelişen, çelişen ve gerilen ilişkilerin, giderek zorlaşan karakterleri ve çatışan gerçekleri ile  ” monolog” dilinde anlatılan bu eseri, belki de yazarının da hayal gücünün ötesinde, yaşamın içine tüm çekiciliği ile katmış…
 
Ödüllü yönetmen olan Çimenser’in bu oyundaki başarısı övgüye değer…
 
****  
 
Ali Cem Köroğlu farklı bir dekor tasarımıyla oyuna hareket ve tempo getirmiş.
 
Ceren Karahan’nın köstüm ve Şükrü Kırımoğlu’nun ışık tasarımları kusursuz.
 
Sahne arkasında birbiriyle uyumlu ve çok başarılı bir teknik kadro var…
 
Sahne Amirinden makyaj görevlilerine varıncaya kadar koordineli ve titiz bir çalışma yapılmış.
 
****
 
Gelelim oyunculara;
 
Sahne üzerindeki tüm karakterlerden müthiş bir sanat resitali izliyorsunuz!..
 
Fulya Koçak Yeşilkaya, 2 saat boyunca Dolares’i yaşıyor…
 
Acıları, yalnızlığı, sevgiyi, çaresizliği ve ayakta kalmak için çırpınan bir kadını büyük bir dikkatle takip ediyorsunuz...
 
Sarhoş koca Joe’daki performansı ile Tolga Tuncer, vurucu ve bir o kadar da rahat bir oyun sergiliyor…
 
Selena’yı canlandıran Deniz Gökçe Kayhan, güzel ve terbiyeli sesiyle farklı ve etkili bir oyunculuk sunuyor.
 
Dedektif Garrett’i canlandıran Tolga Çiftçi, sakin ve sade oyunu ile seyircinin sahnenin içine girmesini sağlıyor…
 
Serap Sağlar tam bir Vera olmuş…
 
Sıcacık, dost ama cadı!.. Gaddar ama insancıl!..
 
Eşim olduğu için yazmak zor ama anlaşılan o ki, Serap ustalık dönemini yaşıyor!..
 
****
 
Aslında tüm kadroyu birbirinden ayırt etmek mümkün değil.
 
Tam bir takım oyunu!..
 
Perdeyle birlikte nefes almadan olayların içindesiniz.
 
Gerilim, heyecan, tempo ve perde!..
 
Yaşamanın güzelliğini salondan çıkarken bir kez daha anlıyorsunuz!..
 
Çağdaş ve demokratik bir ülkenin özlemini sahne tozunu ciğerlerinize çekerken acı acı hissediyorsunuz!.
 
İşte tiyatro bu!..
 
İşte sanatın gücü !..
 
Bir önerim var!... Dekorun ortaya çıkması ve oyunculuğun tam görülmesi için bu oyun ya Akün ya da Cüneyt Gökçer sahnesinde oynanmalı. Biliniz ki seyirci daha da mutlu olacak!.