24Temmuz 2008 günü yazdığım “Yeşil Rize’de sarı sendikacılık” başlıklı yazım üzerine Hak-İş üyesi Hizmet-İş Sendikası Genel Eğitim Sekreteri Ali Osman Kart bir açıklama gönderdi....

24Temmuz 2008 günü yazdığım “Yeşil Rize’de sarı sendikacılık” başlıklı yazım üzerine Hak-İş üyesi Hizmet-İş Sendikası Genel Eğitim Sekreteri Ali Osman Kart bir açıklama gönderdi. Söz konusu yazımda Çaykur’da Tek Gıda-İş üyesi işçilerin siyasi baskıyla sendikalarından istifaya zorlanıp Hak-İş üyesi Öz Gıda-İş’e üye yapılmalarını eleştirmiştim. Benzer örneklerin belediyelerde yaşandığını belirterek Rize’nin İyidere ilçesinde yaşanan bir örneği aktarmıştım. Kart açıklamasında, Hizmet-İş Sendikasının da sendikal örgütlenmede siyasi baskıya uğradığı iddialarına yer veriyor.  Cevap hakkına duyduğumuz saygı gereği Hizmet-İş’in açıklamasının önemli bölümlerini (yer darlığı nedeniyle tümünü yayınlayamıyoruz) kısaltarak yayınlıyoruz:

“(...) Hizmet-İş’in ‘siyasi baskı’lara nasıl maruz kaldığını özetle hatırlatmak istiyorum. Umarım yazılarınızda da daha objektif değerlendirmelerde bulunursunuz. (...) 1998 yılında Ankara Büyükşehir belediyesi ve ASKİ Genel Müdürlüğü’nde işçilerimizin haklarını koruma adına gerçekleştirdiğimiz 22 günlük grev sonrasında Belediye Başkanı Melih GÖKÇEK, sendikamızı tasfiye etmek için 450’ye yakın işçinin listesini Belediye-İş’le birlikte hazırlayarak bu işçileri işten çıkarmakla tehdit etmiş ve ayrıca akla hayale gelmeyecek baskılar yaparak 6.000 işçiyi sendikamız Hizmet-İş’ten istifa ettirerek Belediye-İş’e geçirmiştir.”

“(...) Gene… ‘Siyasi baskı ile Hizmet İş’e geçmeye zorlanma’nın  ne olduğunu bir de bu tarafından okuyunuz : Başta Trabzon Belediyesi, Kastamonu Belediyesi, Kars Belediyesi, Bursa/Nilüfer Belediyesi, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi, Sur, Bağlar ve Kayapınar Belediyesi olmak üzere birçok belediye işçileri sendikamız üyesi iken siyasi baskı ve tehditlerle istifa ettirilerek Belediye-İş’e ve Genel-İş’e zorla üye yaptırılmışlardır. (...) Bütün bu gerçeklere rağmen hâlâ ‘siyasi baskı’dan söz edebiliyorsanız doğrusu ‘objektiflik’ ve ‘etik’ kavramını yeniden tanımlamamız gerekecek demektir.”

(...) İyidere Belediyesi’nde çalışan 21 işçinin Sendikamız Hizmet-İş’i tercih etmelerindeki en önemli faktör Belediye-İş Sendikasının işçilerimizin hiçbir sorunu ile ilgilenmemeleri, sorunlarına duyarsızlaşmalarıdır. (...) Başlattığımız örgütlenme çalışması kapsamında İyidere Belediyesi işçileri kendi öz iradeleri ile sendikamızı tercih etmiştir.”

Hizmet-İş Sendikasının açıklamaları böyle. Özetle kendi üyelerine de siyasi baskı yapıldığını hatta bazı AKP’li belediyelerde siyasi baskı gördüklerini ileri sürüyorlar. Amasız fakatsız yazalım: Hangi siyasal eğilimden olursa olsun bir hükümetin veya belediyenin işçinin sendikal tercihine müdahale etmesi güdümlü sendikacılıktır. Sendika seçme hakkının açıkça ihlalidir. Kabul edilemez.

İşveren desteğiyle yapılan örgütlenmeleri ve işçilerin sendikal tercihine yönelik baskıları kimden gelirse ayrımsız eleştiriyorum. İddia edildiği gibi Hizmet-İş Sendikasına yönelik siyasi baskılar söz konusu ise, bu baskıları da antidemokratik buluyorum, sendika hakkının ihlali olarak görüyorum.

Ama çifte standart yok! Siyasi baskıdan yakınanlar aynı yöntemi kullanmamalıdır. Bir yandan siyasi baskıdan yakınacaksınız ama öte yandan konfederasyonunuz hükümetin koruması ve kollaması altında Türk-İş ve DİSK üyesi sendikaların üyelerini istifaya zorlayacak. Orman-İş’e ve TekGıda-İş’e yönelik istifa baskıları ayyuka çıkmış durumda. İşveren ve hükümet güdümlü sendikacılığa, sarı sendikacılığa karşıysanız buna uygun davranacaksınız ve işçinin özgür iradesi dışında hiçbir güçten medet ummayacaksınız.

İşverenlerin ve siyasi iktidarların sendikacılığı güdümleme ve denetim altına alma çabalarının tarihi sendikacılık tarihi kadar eskidir. Sendikal örgütlenmenin kaçınılmaz olduğunu fark eden işverenler işçilerin sendikal tercihini hiçe sayarak kendileri “sendika” seçmeye başlamıştır! Mevcut yetki mekanizması işçinin sendikal tercihinin hiçe sayılmasına yol açıyor.  Sendikal yetki uyuşmazlığının çözümü referandumdur. İşçinin gerçek iradesini siyasi iktidar ve işveren baskısı olmaksızın ortaya koyacak yöntem referandumdur. Sendikal örgütlenmede siyasi baskıdan, işveren baskısından yakınanlar referandumu savunur. Referandum turnusol kağıdıdır. Referandumu savunmadan güdümlü sendikacılıkla, sarı sendikacılıkla mücadele edilemez.