Şimdi, “One minute” demek çok hafif kaçacaktır. Ne Türkiye ne de Türkiye’nin solcuları hafif bir tepkiyle yetinemez. Üniversite yıllarımızda

Şimdi, “One minute” demek çok hafif kaçacaktır. Ne Türkiye ne de Türkiye’nin solcuları hafif bir tepkiyle yetinemez.
Üniversite yıllarımızda Filistin demek sol demekti. Taşra kasabalarında ajans haberlerini dinleyen “Müslüman”lar, Beyrut’ta “solcu” Müslümanlarla sağcı Hıristiyanların çatıştığını duyduklarında kulaklarına inanamazlardı. Müslümanlıkla solculuk, onların sığ dünyalarında pek de bir araya gelebilir kavramlar gibi durmazdı.
Aradan geçen yıllar, Ortadoğu’da ve Filistin’de “sol”un izlerini ve etkisini epeyce sildi. Artık, “solcu Müslüman gerillaların” değil, Hamas ve Hizbullah gibi İslami çizgideki örgütlerin çatışma haberleri düşüyor ajanslara. Ortadoğu’nun zor hayatına şimdi bu örgütler ağırlıklarını koyuyor.
Ancak, öyle şeyler yaşanıyor ki Ortadoğu’da, solculuğu sağcılığı, Müslümanlığı Hıristiyanlığı aşar. İnsanlığın ortak vicdanının ses vermesi gerekir öyle zamanlarda.
İsrail askerlerinin, IHH’nın öncülüğünü yaptığı bir kampanya sonucu yola çıkan 6 gemilik “Gazze’ye yardım konvoyu”ndaki Mavi Marmara gemisine saldırması, orada gerçek mermiler kullanarak ilk bilgilere göre 10 sivili öldürmesi, geminin dünya ile bağlantısını kesmesi vicdanların ses vermesi gereken durumlardan.
Sabah saatlerinde olaya ilişkin konuşan İsrail sözcülerinin söyledikleri tam bir rezalet örneği… Neredeyse ordu-millet ve ordu-devlet olarak tanımlanabilecek ve ordusunun yüksek disiplini ile bilinen İsrail’in sözcüleri, olayla ilgili net bilgileri olmadığını söylüyorlardı. Belli ki, çaldıkları minareye kılıf uyduracak zamana oynuyorlardı!
Daha sonraki açıklamalarda, gemidekilerin; sopalar, demir çubuklar, bıçaklar hatta tabancalar kullanarak 4 İsrail askerinin yaralandığı söylenerek 10 kişinin öldürülmesi ve onlarcasının yaralanması meşrulaştırılmaya çalışıldı.
Bu artık, “one minute” demenin de yetmeyeceği ve Türkiye’nin çok daha ağır tepki vermesi gereken bir durum. İsrail, kurulduğundan bu yana ilk kez doğrudan bir Türk gemisini ve vatandaşlarını hedef alıyor.
Gemide değişik uluslardan insanların olması İsrail’e dönük tepkilerin Türkiye dışına da yayılacağını gösteriyor. Uluslararası hukuk açısından da, yapılanları Somalili korsanların yaptıklarından ayırmak kolay değil.
Türkiye’de tansiyon yükseliyor, yükselecek. O tansiyonu düşürebilmek açısından da, Başbakan “one minute”den fazlasını söylemek ve yapmak zorunda.
Öte yandan, insanlığın vicdanı olmaktan hiçbir zaman geri durmayan solun ve sosyalistlerin de şiddetli tepki göstermesi gereken bir olayla karşı karşıyayız. Ortadoğu ve Filistin’de sol izlerin önemli ölçüde silikleşmiş olması ve oralarda direnişin önünü İslami örgütlerin çekiyor olması, “haydut devlet” davranışları sergileyen İsrail’e tepkide geri durmayı gerektirmiyor.
Şimdi, hep olduğumuz gibi, Hepimiz Filistinli, hepimiz Gazzeliyiz! Madem ki, hep güçsüzden, azınlıktan, zayıftan yanayız ve bu yüzden Türkiye’de Kürt, İsrail’de Filistinli, ABD’de zenciyiz; o halde şimdi de “Mavi Marmara”da olmalıyız.
Ancak, İsrail’e soldan gösterilecek tepkide mutlaka dikkat etmek ve titizlenmek zorunlu olduğumuz bir nokta var. Tepkinin asla Türkiye’deki Musevi vatandaşlara yönelmemesi, bu tür eğilimlerin de önünde durulması. Mavi Marmara’da olmak demek, aynı zamanda Türkiye’de Musevi olmak da demek!
İsrail, haydutluğun cezasız kalmayacağını görmeli… Görmeli de, onun baktığı tek yer Washington. Bu son olay, Obama için de bir başka sınav. Kendisine bağlanan umutları Ortadoğu’da da büyük ölçüde boşa çıkaran Obama acaba şimdi İsrail’e nasıl bir tepki verecek?
Obama’nın, BM’nin, AB’nin ne diyeceği onların bileceği iş. Biz vicdanlarımızın sesini dinleyeceğiz. Haydutluğa en net şekliyle hayır diyeceğiz. İsrail’in uluslararası sularda operasyon yapıp tutukladığı insanların ve gemilerin derhal bırakılmasını isteyeceğiz
Bir de, İsrail devletinin sorumlu olduğu bir haydutlukla Musevilerin ve Musevi vatandaşların bir ilişkisinin kurulamayacağını bileceğiz, söyleyeceğiz!