Farkındasınızdır, çeşitli perdelemelerle seslerin

Farkındasınızdır, çeşitli perdelemelerle seslerini çıkaramayanların kürsüsü yapmaya çalışıyorum bu köşeyi. Gelen olumlu tepkilerden çok, ‘susturmaya’, sesimizi kesmemize yönelik tepkilerdeki artıştan da, kürsümüzden yükselen sesin, giderek daha gür ve etkili çıktığını saptayabilirsiniz… Yaşamı, yaşamı oluşturan tüm bileşenleri, havayı, suyu savunmak bence günümüzde en ‘devrimci’ görev. Görüyorsunuz, herşeyi kendi özel çıkarlarına endeksleyen egemen zihniyet ve bu zihniyetin ürünleri de en fazla bu sese tepki gösteriyorlar zaten…

* * *
Kesilen ağaçlar, yok edilen ormanlar, kendisinin de özelleştirilmeye kalkışılmasına direnen ve tepkisini zaman zaman kendi kuralları ile gösteren ‘doğa’, köşemizin sık sık konuğu oluyor.
Kendilerini savunacak ne avukatları, çıkarlarını gözetecek ne sendikaları, ne de ‘oy hakları’ olan hayvanlar da baş konuklarımız arasında yerlerini alıyorlar hep.
“123. ölümü durduralım, F tipi cezaevlerinde, insanlık onurunu yok eden ‘tecrit’ uygulaması kaldırılsın” talepleri de köşemizden ses veriyor. 26 yıl önce, daha 18’ine girmediği için, apar topar yaşını büyütüp de asanlara karşı, ‘Erdal Eren’ coçuk da, alelacele asılıp, ölüsü bile ailesine teslim edilmeyen ‘Veysel Güney’ de… Yok edilmeye çalışılan antik kentler de, barış için mücadele edenler, savaş karşıtları, tüm canlıların düşmanı nükleerin, enerjisine de bombasına da karşı çıkanlar… Hayvan korumacılar, hayvan hakları savunucuları, insan hakları savunucuları yani tüm hak savunucuları…
Bir de, geçenlerde yaşanan ‘deve olayı’ ve diğer benzerlerinde, bazı çevrelerin ifade ettiği ‘rezil olduk’ söyleminin dışına çıkılıp, rezalete bir de ‘deve’ açısından bakılmaya çalışılıyor bu köşede. ‘Motive’ olmak için, marifetleri pek belli ‘insan türünün’ de en uç örneğini oluşturan bu zihniyetin kestiği deve de, bu köşeden sesini yükseltebiliyor… Beykoz sırtlarında -yetkili kişilerin ifade ettiklerine göre- 1 milyon ağacı kesip doğayı parselleyerek, Acaristan ve benzerlerini kuran, servet ve güç sahibi olanlara karşı “ağaçların” sesi de buradan yükseliyor. Yazının başında belirttiğim gibi, sesini çıkaramayanların kürsüsü olmaya çalışıyor köşemiz…

BU KEZ KUZULARIN SESİNE KULAK VERİN

Hemen yeni yılın ilk günleri ile birlikte geliyor bu kez “Kurban Bayramı”. Sokakları kan gölüne çevirip, hastalık ve mikrop üreten ortamlar, kanlı manzaralar yaratmanın, bazı çevrelerin “rezil olduk” çığlıklarının dışında, kuzuların, koyunların sesine kulak verin bu kez. Yaşam haklarına saygı duyun ve kesmeyin!...
2006’yı bitirip, yakında yeni bir yıla erişeceğimiz bu günlerde bu yazım bir durum değerlendirmesi gibi oldu. Öyle de sayabilirsiniz, bir iç dökme, paylaşma, dertleşme olarak da...
Kimilerini kızdırsak da, kimilerinin ayağına bassak da, kimilerinin tehdidine, küfürlerine muhatap olsak da devam ediyoruz işte…