İşçilerin sendikalı olmasını savunuyorsak, Marks'ın "tüm dünya işçileri birleşin" söz

Kararlılıkla sendikalarına sahip çıkan Eğitim-Sen'lilere....

 

İşçilerin sendikalı olmasını savunuyorsak, Marks'ın "tüm dünya işçileri birleşin" sözüne sahip çıkıyorsak, bunun tek bir tercümesi olabilir: "tüm dünya sendikaları birleşin". İşte onlar da bunun gereğini yapıyor, bugün Tokyo'da dünyanın en büyük işçi konfederasyonu ICFTU ile Dünya İşçi Konfederasyonu WCL'in birleşmesi önerisini oyluyorlar.

Tokyo'da ayrıca "dayanışmanın küreselleşmesi" stratejisi üzerinde de kafa yoruluyor. Çok uluslu şirketler neredeyse tüm yeryüzünde at oynatıyor, işçi sınıfının dağınıklığını, sendikalı işçilerin bile birbirinden kopukluğunu fırsat bilerek en ağır sömürü koşullarını dayatıyor.

Kapitalist küreselleşme sürecinde piyasalar daha entegre ve uluslararası nitelik kazandıkça malların, hizmetlerin ve haliyle sermayenin önündeki kısıtlamalar hızla ortadan kaldırılıyor. Buna karşın emeğin serbest dolaşımı önüne gittikçe yükselen engeller konuluyor (bkz. Türkiye'nin AB'ye adaylık süreci). Sermayenin kendi ülkelerini şereflendirmesi beklentisiyle hükümetler ücretleri, çalışma koşullarını, istihdam ve sosyal güvenlik standartlarını aşağı doğru çektikçe dibe doğru bir anafor oluşuyor. İşte bu duruma "dibe doğru yarış" deniyor.

 Bu sorun AB içinde de şiddetle hissediliyor. "Üretimi Doğu Avrupa'ya kaydırırım" tehdidiyle Fransa ve Almanya'da 35 saat çalışma süresi hakkını çiğneme gayreti bu planın en son yaşanan örneği. Çünkü Macaristan, Çek Cumhuriyeti gibi AB'ye yeni katılan ülkelerde emek maliyetinin dörtte bir düzeyinde oluşu gerçek bir tehdit oluşturuyor. Üstelik Almanya'da örneğin Volkswagen'de son yaşanan toplu pazarlık sürecinde görüldüğü gibi, sonuç çoğunlukla üretimin doğuya kaydırılması değil, bu sopa sallanarak batıdaki işçinin hak taleplerinin geriletilmesi oluyor.

Bu sürece ABD'nin en büyük perakendeci zinciri, aynı zamanda amansız bir emek düşmanı olan şirketin adıyla "Wal-Martlaştırma" da deniyor. Wal-Mart'ın fason üretim yoluyla sırf Çin'den ithalatı 15 milyar doları buluyor. Son zamanlarda UNI, küresel özel hizmet sektörü sendikası Wal-Mart'ı Çin'den Kanada'ya toplu sözleşme masasına oturtmayı başardı.

Bu da sendikaların küresel kapitalizmin sinir merkezlerine yoğunlaşarak ciddi başarılar kazanabileceklerini gösteriyor. Örneğin 1996'da ABD'ye kargo işçilerinin UPS'ye karşı kazandığı başarı, elektronik ticaretin eninde sonunda o malı kapınıza teslim edecek bir kargo işçisine gerek duymasının bir sonucuydu. Bu örnek olayda kısmi zamanlı ve geçici işçilerin de örgütlenerek, toplu sözleşme sürecine dahil edilmesi küresel ölçekte iyi bir emsal oluşturdu.

1995'te Liverpool liman işçilerinin greviyle başlayıp Türkiye'den Avustralya'ya yayılan direnişlerde küresel kapitalizmin diğer bir yumuşak karnından "çalışmanın" bir sonucuydu. Bugün dünya işçileri uluslararası dayanışmaya her zamankinden fazla gereksinim duyuyor. Bu dayanışmanın objektif koşulları da oluşuyor.

ICFTU'nun genel sekreteri Guy Ryder'in açıklamalarına bakılırsa, onlar da pabucun pahalı olduğunu artık görüyorlar. Sendika bürokrasilerine, hiyerarşik yapılara, sistemle uzlaşma gayretlerine takılmadan büyük şirketleri, temel sektörleri ve küresel kampanyaları hedefleyerek atağa kalkmak gerektiğine inanıyorlar.

Sonunda ICFTU'nun 152 ülkede 148 milyon üyesi var. İngiliz TUC, Alman DGB, Amerikan AFL-CIO, Güney Afrikalı Cosatu ve de bizimkilerle ciddi bir küresel güce sahipler. Yeter ki bu potansiyel harekete geçirilebilsin.

Sendikaların ciddi sorunları olduğunu biliyoruz. Gene de tüm araştırmalar sendikaların sendikasızlardan fazla kazandığını; sendikalı işçiler arasında ücret eşitsizliklerinin daha az olduğunu; bir sektörde sendikal örgütlenme yaygınsa bu durumuz sendikasız işçilere de olumlu yansıdığını; sendikalı işçilerin işyeri eğitimi, sosyal yardım, doğum izni v.b. haklardan daha fazla yararlandığını; sendikalı işçilerin ücretli izinlerini daha kolay kullandığını gösteriyor.

Sendikalar emek ekseninden her türlü sömürü, ezilme, ayrımcılık, dışlanmaya tepkileri de örgütleyebilirlerse hem kendi ufukları genişler, hem de içinde bulundukları toplumda etkileri artar. Bir de gündemlerine aldıkları "küresel dayanışmayı" gerçekleştirirlerse, o zaman küresel sermaye görür gününü...