Dostlar tiyatrosu, 40.yılını “Marks’ın Dönüşü” oyunuyla taçlandırdı. Howard Zinn’in metnini yorumlayan Genco Erkal’ın etkileyici...

Dostlar tiyatrosu, 40.yılını “Marks’ın Dönüşü” oyunuyla taçlandırdı. Howard Zinn’in metnini yorumlayan Genco Erkal’ın etkileyici sahne performansı, Marx’ı bir hayalet olmaktan çıkartıp, şu-an’a - şimdi’ye taşımakta. Bu anlamlı tercih, Dostlar Tiyatrosu’nun perspektifini de belirliyor. Marx’ın bir çift sözü var; dinlemeyi, izlemeyi bilenlere…
Marx’ ın düşüncesi “gerçek eleştiri”dir, çünkü “gerçekliğin” eleştirisidir.  Hakikati söylemenin erdemi ile hakikati keşfetmenin bizzat kendisi arasındaki mesafenin açılması modern deneyimin getirisidir ki Marx, eserinin tümünde, bu iki öneriyi yalnızca sunmakla kalmaz, her ikisini birbiriyle bağlantıya sokmaya çalışır.
Karşımıza çıkan yapılar ve yapı-ilişkilerini anlamaya çalışmak, düşünürü yorumlamaktan geçmektedir. Yapılar arsında gezintiye çıktığımızda; bürokratik bir makina olarak aile içi ilişkileri görürüz. Bu yapılanmalar, kamusal alan, özel alan aynı zamanda modern dünyanın, suçluluk, pişmanlık, ceza, parçalanma, sararıp solma, yarılma formlarının dile getirilmesi için birer araçtır. Sahnede sese, söze bürünen Marx, “senin hikâyeni anlatıyor”dur.  Projeksiyondan yansıyan, Paris komünü, Londra ve Paris sokakları (1848); geçmiş ile bugünün paralelliğinde dokümantasyon sunar. Genco Erkal’ın performansı yükseldikçe, öznellik ile nesnellik arasındaki gerilim artarak, açığa çıkar… Marx’ın yaptığı analizler ve çıkardığı sonuçlar, on dokuzuncu yüzyılın ve dahi yirmi birinci yüzyılın gerçekliğini ve umutlarını dile getirmektedir.
“Modern sanayinin gelişmesi, burjuvazinin ayaklarının altından bizzat ürünleri ona dayanarak ürettiği ve mülk edindiği temeli çeker alır. şu halde, burjuvazinin ürettiği, her şeyden önce, kendi mezar kazıcılarıdır. Kendisinin devrilmesi ve proletaryanın zaferi aynı ölçüde kaçınılmazdır.” Komününist Manifesto
Günümüz dünyasında, küreselleştirme, ‘yenidünya’ düzeni, yabancılaşma, teknik alanda gelişmeler başta olmak üzere olup biteni doğru açıklamak için Marx’ın dile getirdiklerinden nasıl yararlanılabilir?  Ya da bu düşünceler hangi çözümlemelerde yetersiz kalmaktadır? Bu sorular, her türlü dogmatik düşünce biçiminin ötesinde felsefi bakışla yanıt(lar)beklemektedir.
Distopya romanlarının kehanetleri bir bir kendini gösterirken, öreğin Orwel’in “1984”ündeki “gözetim-denetim toplumu” gibi ya da Paul Auster’in “Son şeyler Ülkesi”ndeki insanların apokaliptik bir dönemden sonra çöpleri eşeleyerek yaşamlarını sürdürdükleri gibi,  çok yakın bir gelecekte insanların külçe altına karşılık bir somun ekmek alamayacağı bir dünyaya doğru koşar adım gitmekteyiz…
Küreselleşme, globalizm, diyalog nakaratları atarken, her birimiz birbiriyle iletişimden kopuk küçük gettolarda yaşıyoruz. Her birimiz “kendimize benzeyen” lerle dolu adacıklarda yaşıyoruz. “Öteki” kavramı içimizi titretiyor. Bilinmeyene duyulan korku hali ve o dünya ile karşılaşma anında yaşanan şok; ayrı bir yazı konusu…
Sosyal adaletsizliğin hiyerarşiler arasındaki uçurumları giderek açtığı ve bizimkinden olmayan hiyerarşik grubu ötekileştirdiği sürece, Marx’ın “Kapital”ini, manifestosunu ve elyazmalarını, (komünizmden medet umarak değil ama) tıpkı bir kutsal kitap gibi tekrar tekrar okuyarak yorumlamalı ve daha eşitlikçi, adaletli, insana ve insan haklarına saygılı, emeğin karşılığını veren, sömürmeyen, büyük sosyal gelir dağılımı uçurumlarının yani “öteki”nin öcü olmadığı bir yeni dünya düzeni arayışına gitmeliyiz.
Marx’ın Dönüşü, sezonun en iyi prodüksiyonlarından. Mutlaka görülmeli. Gruplar halinde, işi - gücü, dayatılanı bırakıp tiyatro’ya adım atmalı…
www.dostlartiyatrosu.com - Muammer Karaca Tiyatrosu/ 212 252 59 35