PANİK, konusunda sahip olduğumuz en eski kaynak, Euripides’e atfedilen Rhesos’un ilk bölümüdür. Olay gece vakti, Troyalıların kampında geçer. Bir ses duyulur; nöbetçiler görev yerlerini bırakırlar ve anlaşılmaz haberler yayarlar. Hektor kendi kendine bu karmaşanın nedeninin Pan olup olmadığını sorar: “Tanrı delilik kamçısının bir darbesiyle etrafa korku salmaya mı çalışıyor acaba”?

Panik yanılsamaya bağlıdır, kurban paniğin etkisiyle bazı sanılara kapılır ve en kötüyü düşler. Antikçağ yazarları Pan’la panik(gürültülü olay) arasındaki ilişkiyi, benzerlikleri çıkartır. Tanrıya sessizce yakarılmaz, müzikle ve çığlıklarla kutsanır Pan, çünkü gürültüyü sever. Kimi yazarlar da Pan’ı açıklanamazın tanrısı olarak kabul ederler ve nedeni açıklanamayan her şeyin ve her olayın ona atfedilmesi gerektiğini söylerler, Yankı-Ekho gibi.

Yankı kimden kaynaklandığı belli olmayan ama pan’ın ya da Nymphaların yaşadığı yerlerden gelen sesleri, paniğin birinci nedeni olarak görürler. İnsanlar özellikle Arkadia’da, tanrıya adanmış bir dağın yakınlarında Pan’ın müziğini duyarlar. Yankı bu deneyimde oldukça farklı bir boyut daha kazandırır: Pan’ın nympha Ekho’ya duyduğu, kıskançlık ve kin duyularıyla biçimlenen olanaksız aşk. Bu nymphaların müzikal yeteneklerini kıskanan ve güzelliğine dokunamayan tanrı öfkeye kapılır; keçi çobanlarını ve öteki çobanları deli eder ve hepsi brden vahşi kurtlar gibi genç kızın üstüne atlayarak kızı parçalarlar; hala şarkı mırıldanan parçalarını etrafa dağıtırlar. Yankı, adını aldığı Ekho gibi bu boş çabayı temsil eder: her zaman hareketli, yakalanamayan ve kaynağı belli olmayan ses. Sonuç olarak her ne kadar yankı tanrılarla (pan ve Nymhalar)insanlar arasında iletişim kurmanın bir yolu olsa da, aracılığı bir yerden sonra değişime uğrar: bir tarafta bir müzik olarak algılanan öbür tarafta kaynağından kopmuş düzensiz bir ses olarak algılanır. Ekho’nun kurmaya çalıştığı iletişim başarısızlıkla sonuçlanır. Tanrı ortaya çıkmaz, geriye kalan sadece beklenmedik, endişe verici bilinmezliktir.

On dört temmuz günü Amed(Diyarbakır)de yaşanan vahşetin, utancımıza bir utanç daha ekleyen dehşetin sebebi, pan’ın saldığı bir ses midir? Halkından bitmek bilmeyen nefretle hareket eden ruhların, kendilerini kurtaramadıkları panik nedendir?

Hektor’un hakimiyetindeki Galyalılar’ın başına gelenlere donelim yeniden “…bir süre sonra, tüm kıta paniğe kapılır. Silahlarına sarılır ve ikiye bölünerek kendi aralarında dövüşmeye başlarlar. Kendi anadillerini anlamaz, arkadaşlarını tanımaz olurlar…”

Asırlar oncesinin olayları, tanıdık geliyor mu? Endişe verici bilinmezlikte, sessizlikte, kavurucu günler…