Aydınlığın isimleri!.. Deniz, Hüseyin ve Yusuf!..Her ...

Aydınlığın isimleri!.. Deniz, Hüseyin ve Yusuf!..
Her 6 Mayıs’ta içim burkulur.
O gün, “çocukluk idollerimin” idamlarını bir kez daha hatırlarım!..
Her 6 Mayıs geçmişi yeniden yaşatırken, her defasında içim dayanılmaz bir öfke ile dolar.
Bu gün “ülkeye ihanet içinde “olanlar bile yargılanamazken, sadece Anayasal düzenin devam etmesi, eşitlik, özgürlük ve adil paylaşım talebinde bulunan, bu uğurda halkın taleplerinin sözcülüğünü yapan, bu gençler nasıl asılır?!..
Onlar ki;
Emperyalizme karşı dayanışmayı,
Sömürüye karşı uyanışı,
Toplumsal düzeni sağlamak için hukuku,
İnsanca yaşam için özgürleşmeyi,
Paylaşımı, adaleti ve eşitliği oluşturmak istediler!..
Ödülleri; “idam sehpasına çıkmak mı olmalıydı?!..
•••
Zannettiler ki Onların ölümü;
“Bağımsız ve saygın Türkiye’yi” isteyenleri susturacak!..
Düşünceleri unutturacak!
Peşlerinden gelenlerin cesaretini kıracak!..
•••
Aradan 37 yıl geçti.
Deniz Gezmiş, Hüseyin Aslan ve Yusuf İnan, her yıl daha da büyüyen, daha da güçlenen ve de daha da köpüren duygularla  anılıyor!..
Eylemleri daha iyi anlaşılıyor!..
Sözleri daha belirginleşiyor!
Onların yokluğu daha çok hissediliyor!..
Hiçbir zaman unutulmayacak!..
Onlar “ip ucunda açan güller olarak”, gelecek asırlara yön verecek!..
İnsanlığın yaşamında renk, koku ve umut olarak kalacaklar!..
•••
Deniz, Hüseyin ve Yusuf; bu gün, 37 yıl öncesinden daha genç ve tazeler!..
Çünkü o gün söyledikleri ve daha aydınlık Türkiye için istedikleri, bugün daha geçerli!..
O günden daha gerekli!..
Onlar hala yaşıyor!
Ya onları asanlar nerede?!..
•••
O dönem, insan olmanın onuru, yurttaş olmanın sorumluğu, genç olmanın heyecanı ve devrimci olmanın gelişimi gereği, hak ve özgürlükler ve demokrasi mücadelesi verildi.
İşçi, köylü ve memurun hakkı korundu.
Emeğin en yüce değer olduğu,
Üretenlerin oluşturdukları değerden haklarını alabilme gereği, savunuldu.
Onlar, onlarca insanı katletmediler!.
Silah yerine akıllarını,
Mermi yerine düşüncelerini kullandılar…
Şiddeti reddettiler.
Ama şiddet ve baskı ile karşılaştılar…
Ülke için, halk için istediler,halkın parası ile görev yapanlar, halkın hakkını vermemek için onlara direndiler...
Hukuk dediler, hukuksuzlukla karşılaştılar...
Anayasa dediler, Anayasayı askıya alanlarca katledildiler!..
•••
6 Mayısta Deniz, Hüseyin ve Yusuf’u idam etmediler.
Onların getirmek istediği düşünce sistemini,
Gelişen, değişen ve insanlaşan yenidünya inancını,
Kısaca, eşit ve mutlu Türkiye’nin kurtuluşu için “tek yol olan Devrimi” engellemek için Onları astılar!
Ama işe yaramadı!..
Deniz, Hüseyin ve Yusuf, düşünceleri ile daha da büyüyerek yaşıyor!
•••
CHP Mersin Milletvekilli Ali Rıza Öztürk, 6 Mayıs günü Meclis Genel Kurulunda bir konuşma yaptı.
Mardin katliamı nedeni ile bu güzel konuşma pek gündemde yer almadı..
Konuşmasında önemli bir bölüm var.
Ali Rıza Öztürk; “Askerî sıkıyönetim komutanlarından emir alan askerî mahkemeler, yasa kurallarını bir kenara bırakarak tümüyle askerî sıkıyönetim komutanlarının verdiği talimatlar doğrultusunda, Gezmiş, İnan ve Aslan’ın eylemlerine doğrudan Ceza Kanunu'nun 146'ncı maddesini uyguladılar. O dönem bunları asma tutum ve davranışı Türkiye Büyük Millet Meclisi Parlamentosunda devam etti. Parlamento askerî idarenin baskısı altındaydı.
O dönemin eski İçişleri Bakanı “Nahit Menteşe” yanlış yaptıklarını düşünüyor: “Deniz Gezmiş ve arkadaşları konusunda yanlış yaptık, adli hatalar olabilir. O zaman banka soygunu gibi olaylar kamuoyunda çok tepki yaratıyordu, altında başka şeyler de vardı. Rejimi korumak, nizamı korumak devlet adamının görevi, devlet elden gidiyor görüşü vardı o zaman. Birtakım duyumlarımız vardı. Bunlar da gözünü budaktan sakınmıyorlardı. O zamanki asker de bunların mutlak surette idam edilmesi taraftarıydı." diyor.
Mersin Milletvekili Öztürk ekliyor; “yani, o zamanki askerin bunların mutlak surette idam edilmesini istedikleri için onlar idam edilmişlerdir!..”
Bu konuşmanın içeriği, bugün hala devam eden insana ve insanın sömürüsüne dayalı düzenin 37 yıl önceki durumunu bir kez daha ortaya koyuyor!.
•••
O gün idam kararı verenler, bugün utanç içindeler!..
Saklanacak, sığınacak yerleri kalmamış!..
Pişmanlar!..
Ya Denizler, Hüseyinler ve Yusuflar?
Bakın Onlar, yaşamlarının en büyük “şeref halkası” olan “yağlı urganı” boyunlarına dolamadan önce avukatları Halit Çelenk’e ne demişler!..
“O gece bizi yalnız bırakmayın. Bizim tanığımız olun. Bizlerin korkmadan nasıl büyük bir yüreklilikle sehpaya gideceğimizi görün. İleride, kimi karanlık güçlerin yazabileceği yalan yanlış şeyleri düzeltirsiniz.”
•••
 37 yıl önce, hukukun işlemediği bir ülke olarak, tarihe sabıkamız düşüldü!...
O gün, Türkiye’nin “yüz karası” olan bu idamların anayasa ve yasalara aykırı olduğunu, idam kararının işlenen “suç” değil, “sahip olunan düşünce” nedeniyle verildiğini biliyoruz!..
Türkiye, bu gün hukuk devleti olabilme mücadelesi veriyor. Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk gibilerinin sayısını çoğaltmazsak bu mücadelede başarı sağlayamayız!..