Hasankeyf, Hesna de Kepha, Hısn Keyfâ, Cepha, Kastron Piskephas... Bu isimleri almış tarih boyunca. Biz de, Hasankeyf'i sonsuza kadar......

Hasankeyf, Hesna de Kepha, Hısn Keyfâ, Cepha, Kastron Piskephas... Bu isimleri almış tarih boyunca. Biz de, Hasankeyf'i sonsuza kadar yok ediyoruz. Artık yeni bir isme gerek yok.

Hasankeyf in tarihinin Asur ve Urartu'ya kadar indiği tahmin ediliyor. Daha kim bilir ne sırlar saklıyordur kalesi. Hasankeyf in bugünkü adının kökeni Asurca 'kipani'den (kaya) geldiğini biliyoruz. Bu ad daha sonra 'kaya kalesi' olarak Arapça söylenişiyle günümüze kadar gelmiş. Günümüze kadar...

Geçmişi yok ederek yapılan her eylem, gün gelir, geçmişin hayaletleri tarafından geri püskürtülür. Bu, tarih ve kültür için de böyledir. Doğa için de. Doğanın kendi belleği canlı türleriyle devam eder. Yok edilen her tür bir boşluk yaratır. Yeri doldurulamaz bir boşluktur, milyonlarca yıl geriye gidebilen bir boşluk. Doğa, bu boşluklarla ayakta durmakta güçlük çeker. Çünkü gelecek, geçmişin devamına bağlıdır.

'Sadakat Treni' ilk kez iki yıl önce, Dicle'nin doğduğu topraklara doğru yola çıkmıştı. Ortak geçmişimizi inkâr eden zihniyete inat, belleğine sahip çıkan, yola düştü. Yol uzun ve zorlu... Geçmişin kendisi kadar. Bağlılık ve bellek adına örgütlenen bu eylemde, Tren, upuzun bir yolculuğun ve kararlılığın bir simgesi.

Hasankeyf'i sular altında bırakacak llısu Projesi 1954'de hazırlanmaya başladı, 1988'de yatırım programına alındı. 1996'daki ihaleye hiçbir şirket katılmadı. Mart 1999'da apar topar çıkarılan Bakanlar Kurulu kararıyla uluslararası bir ihale açılmadan proje Sulzer Hydro isimli İsviçre şirketine sunuldu. Aynı senenin haziran ayında, Çevresel Etki Değerlendirme Yönetmeliği güncellendi ve llısu Barajı, 07 1993 tarihinden önce yatırım programına alındığı için ulusal ÇED mevzuatından muaf tutuldu.

Böylece, llısu Projesi'nin çevresel etkileri ile ilgili ulusal hukuki süreç ortadan kaldırılmış oldu. Lider şirket Balfour Beatty'nin konsorsiyumdan çekilmesiyle, llısu Barajı için 2004'de Avusturya, İsviçre, Almanya ve Türkiye şirketlerinden yeni bir konsorsiyum oluşturuldu. 2005 toplumsal tepkilerin doruğa çıktığı yıl oldu. Atlas dergisi koordinatörlüğünde 'Sadakat Treni' üç yüz yolcusuyla Hasankeyf e hareket etti. Konsorsiyumun koordinatörü, Hasankeyflilere projeyi anlattı. Halktan büyük tepki aldı. Doğa Derneği bilimsel veriler ışığında projenin uluslararası standartları sağlamaktan çok uzak olduğunu saptadı.

2006 yılında AİHM'e açılan davanın ilk aşaması kazanıldı. AİHM'in tarihinde ilk kez kültürel bir miras insan hakkı kapsamında değerlendirildi. Kamuoyunun tepkileri ve AİHM'de nihai karara bağlanmamış olmasına rağmen temel atıldı. Çokuluslu sermayenin çabasıyla, Hasankeyf in 'taşınabilir' olduğuna dair bir karar çıkartılıp projenin, kredi onayı alındı.

Hasankeyf in surlarından biri şimdilik yıkılmış görünüyor ama Hasankeyf Ortaçağ'dan beri pek çok badireyi atlattı. 'Sadakat Treni'de bu umutla, geçen hafta, bir kez daha, Dicle'nin kıyılarına vardı.

Not: Bu yazıya katkısı için Aslı Erdoğan'a teşekkürler.