Çocuklara hep yalan söylenir bu ülkede. “Ben nasıl oldum” diye soran çocuğa ‘Leylek Gökden Eve Taşımacılık Şirketi’nin çalışmaları anlatılır

Çocuklara hep yalan söylenir bu ülkede. “Ben nasıl oldum” diye soran çocuğa ‘Leylek Gökden Eve Taşımacılık Şirketi’nin çalışmaları anlatılır uzun uzun. Çocukları korkutmaktan zevk alan kalabalık bir nüfus, hayali yaratık ‘öcü’yü kullanır. Yemek yememekte direnen, “tabakta bırakılan pirinç tanesi kadar çocuğun olur” diye tehdit edilir. Böylece dünyanın en irrasyonel aile planlaması uygulanır.
Evde başlayan bu yalan rüzgârı okulda da devam eder. Okul gezilerinde ülkenin tarihi eserleri gezilir, ne kadar önemli oldukları anlatılır. Sonra kepçeyle, dozerle, balyozla... artık allah ne verdiyse dalıp ‘koruma amaçlı’ imar planlarını gerçekleştirirler. “Çevremizi temiz tutalım” yazılı kağıtları sınıf panosuna astırıp çöpleri gelişigüzel şehrin sokaklarına atarlar! Sonra da her yıl, çevre günü bahanesiyle çocukları sokak sokak dolaştırıp onları toplatırlar! “Doğayı sev yeşili koru” derler, ormanlık alanları imara açarlar. “Kuruduk susuz kaldık” derler, şehrin su havzasının olduğu yere betondan köprü dikmek isterler.
• • •
İşte bu çocuklar büyüdüklerinde neye inanacağını bilemez. Kimisi çevreciliği çocukluk yıllarının tatlı bir anısı olarak ardında bırakır, kimi de yeşili, maviyi koruyayım diye oradan oraya koşuşturmayı sürdürür. Misal, Garipçe ve Poyrazköy arasına yapılması planlanan İstanbul’un üçüncü köprüsüne karşı çıkan Orman Mühendisleri Odası... Üçüncü köprüyle, İstanbul ormanlarının üçte biri büyüklüğündeki alan, arazi yağmasına açık hale gelecek diyorlar. Nedeni şu; yapılması planlanan yeni yolun yüzde 70’i orman alanlarından geçiyor. Yol yapımı sırasında zarar görecek ormanlar bir yana, yolun çekim gücüyle yeni yerleşim yerleri oluşacak.
İstanbul’da orman ve hazine arazilerinin gasp ve işgal edilmesiyle elde edilen 2B arazilerinin m2’si en az 200TL’den satılıyor. Mühendisler, yol yapımı sonrası ortaya çıkacak yeni yerleşimlerin basit bir hesapla 85 bin hektarlık bir alana yayılacağını düşünüyor. Hesaba döküldüğünde ortada 170 milyar liralık bir rant olduğu görülüyor. Yapımı, Türkiye’nin de taraf olduğu çevre anlaşmalarına aykırı olan köprünün doğayı mahvetmek pahasına gerçekleştirilme arzusunun temelinde işte bu milyarlar var.
Başbakan Erdoğan’a göre kentin kuzey ucuna yapılması planlanan köprü sayesinde İstanbul üzerinden geçen transit trafik şehir içinden alınacak, kamyonlar kent içine giremeyecek ve trafik rahatlayacak. Oysa rakamlar bize başka bir şey söylüyor. Köprüden geçen trafiğin yüzde 92’si şehir içi ulaşımını oluştururken Başbakan’ın yeni bir köprü yapılması için gerekli gördüğü transit trafiğin oranı ise sadece yüzde 1-2. Görülüyor ki, 6 milyar dolarlık bu projenin İstanbul’un şehir içi trafiğine hiçbir katkısı olmayacak. Tabiat ana yine insanların tecavüzüne uğrayacak.
Yeşiller Partisi, İstanbul Orman Bölge Müdürlüğü’nün Çevre ve Orman Bakanlığı’na sunmak üzere hazırladığı çalışmaya göre üçüncü köprü için 1.6 milyon ağacın kesileceğini söylüyor. Köprü için düşünülen güzergâhın yakınında 97’den beri süren yol yapımı için bugüne kadar 900 bine yakın ağaç kesilmiş bile. Ellerine geçen ilk resmi belgeyle yargıya gideceklerini söyleyen Yeşiller Partisi yetkilileri köprü yapımı için pek hevesli iktidara haklı olarak soruyor, “Amaç 1. ve 2. köprü trafiğinin yükünü azaltmaksa, fizibilite raporunda bitiminden sonra üçüncü köprüye gerek olmayacağı’ yazılı olan Marmaray neden beklenmiyor?”
• • •
Elişi kağıtlarından kestikleri ağaçları, dereleri panolara asan;
her çevre günü minicik bileklerine taktıkları torbalara şehrin çöplerini dolduran;
orman haftasında, -sonra büyüklerin keseceğini bilmeden- dikdikleri fidanların ağaç olacağını hayal eden çocuklar gün gelip büyüyor. Kimi çevreci, kimi rantçı oluyor! Ve tekrar geri sarıyor film. Çocuklar elişi kağıtlarından ağaçlar, dereler kesmeye devam ediyorlar okullarında. Taa ki, 170 milyar TL’lik yol ayrımına kadar...