Sürekli futbolun ağır meseleleriyle uğraşıyoruz biliyorum

Sürekli futbolun ağır meseleleriyle uğraşıyoruz biliyorum. Ama ortalıkta o kadar çok Ali Sami Yen Stadı’nın hayatındaki öneminden bahseden insan var ki, kalkıp bir de ben mi onlarca komik, trajikomik, duygusal anıyla kafanızı şişireyim. Güzeldi sahiden. Hayatımda ilk maçımı izlediğim yerdi. Ve her güzel şey gibi onun da sonu geldi.

Ben bu hafta “ağır takılmaya”  devam etmek istiyorum. Size UEFA’nın iki numarası Gianni Infantino’nun birkaç gün önce Avrupa futbolunun içinde bulunduğu krize dair söylediklerinden bahsedeceğim. Aslında söylediği basit ve bilmediğimiz bir şey değil: “Avrupa futbolu batıyor” diyor adam.

2009 yılında Avrupa’nın önde gelen 655 kulübü 11.7 milyar euro gelir elde etmiş. Bu bir önceki yıla göre yüzde 4.8’lik bir artışa tekabül ediyor. Yine aynı dönemde giderler ise 12.9 milyar euro. Bu da yüzde 9.3’lük artış demek.

Yani ortada 1.2 milyar euro’luk bir zarar var. UEFA Genel Sekreteri Infantino, bu rakamdan yola çıkarak bir başka somut veriyi daha bizimle paylaşmış: Avrupa’daki tüm profesyonel kulüplerin yüzde 56’sı mali açıdan kırmızı çizginin altında, başka türlü söylersek batma tehlikesiyle karşı karşıya.

Sekreter, UEFA’nın bu tablo nedeniyle yeni mali kuralları devreye sokacağını belirtiyor. Infantino’ya göre söz konusu kurallar bu yıl uygulansaydı, 11 kulübün UEFA veya Şampiyonlar Ligi’nden ihraç edilmesi söz konusu olacaktı.

UEFA Başkanı Platini’nin de diyecek sözü var elbet. Fransız, şimdilik hiçbir kulübü “kara listeye” almadıklarını fakat gelecekte özellikle transfer harcamalarında kısıtlamalar getirilmezse oyunun geleceğinin tehlikeye gireceğini söylüyor.

Hemen aklınıza Beşiktaş geldi biliyorum. Haklısınız, nasıl gelmesin! Futbolun dünyada ve Türkiye’de sorunu şu aslında: Bu oyuna dışarıdan para girdiği sürece bu problemler kaçınılmaz olacak. Benim aldığım formayla, biletle, kombineyle, dijital maç yayınıyla veya benim yaptığım bağışla, hibeyle bu oyunu döndüremezseniz (ki döndürülemediği açık) dışarıdan paraya ihtiyaç duyarsınız. Ne demek dışarıdan para? Kulübü ya bir zengine satmaya çalışacaksınız ya da hisseleri halka açıp spekülatif bir girdi sağlamaya çalışacaksınız. Bir de son moda “fonlar”la futbolcu alma hikayesi var. Çeşitli örneklerden biliyoruz ki bu yöntemin de sonu hüzünlü oluyor.

Bir para babasına kulüp satınca o da kendi parasıyla kendi zevkine göre futbolcu almak isteyecek. Bakınız Abramoviç ve Chelsea... Adamın parasının sınırı olmadığı için yıldız oyunculara sürekli herkesten fazla para teklif edecek ve piyasayı gerçek değerinin üzerine taşıyacak. Yıldızlar yükselince sözümona yıldızların fiyatı da yükselecek. Yani ortada şişirilmiş balon fiyatlar konuşuluyor olacak.

Bugün yaşadığımız bu. Oysa oyunun kendisi henüz bu değeri üretemiyor. Nihat Kahveci’nin 4 milyon euro alacağı bir spor dalı değil futbol. Yakın gelecekte de bu değeri üretecek gibi görünmüyor. (Üretse bile elinde 4 milyon euro varsa Nihat’a mı verirsin, o apayrı bir tartışma aman girmeyelim.)

Dışarıdan oyuna giren paranın miktarı her geçen gün artıyor. Bu, nakit sıkıntısında darphanenin para basmasına benziyor. Ortada bir para var ama o para karşılığından üretilen bir değer yok. UEFA’nın derdi de tam olarak bu zaten.

Büyük kulüpler kadınları  içeriye almak, Asya’ya oyun ihraç etmek filan gibi tüm yolları denedi, gidecek yer de kalmadı.

Tek çözüm var: Küçülmek. Ayağını yorganına göre uzatmak. Özkaynak düzenine dönmek. Bunlar hamasi laflar gibi geliyor ama değil. Yoksa bu değirmen dönmez.

Zaten aslında dönmüyor da, bize çaktırmıyorlar.

***

İstanbul’da dün “Futbolun Geleceği”  konulu bir toplantı yapıldı. Kulüpler Birliği ve Futbol Federasyonu’nun yanı sıra, geçenlerde yazdığım kerameti kendinden menkul meclis komisyonunda yer alan vekiller de toplantıya katıldı. Onlar uzun uzun ne konuştular bilmem ama ben size Türk futbolunun geleceğini aşağıda gösteriyorum. Bu arkadaşlara da duyurulur. Geleceğimiz budur!
Aşağıdaki fotoğrafta bir dönem sadece Beşiktaş’ın değil, Türk futbolunun biricik yıldızı olacağı söylenen Batuhan bir futbol emekçisinin, Raul’un elini sıktıktan sonra elini şortuna siliyor. Suratında pis bir gülümsemeyle...Yıldız adayımızın Raul’un elini sıktıktan sonra elini sildiği yere sürülecek kadar aklı var mı, yok mu siz karar verin! İşte Türk futbolunun geleceği... Buyrun yüzleşin!