Dünyaya medeniyet ve demokrasi yayma iddiasındaki ABD’de yine bir vahşet yaşandı. İçine kapalı, sessiz-sakin, otistik ve hatta üstün zekâlı olduğu söylenen 20 yaşındaki...

Dünyaya medeniyet ve demokrasi yayma iddiasındaki ABD’de yine bir vahşet yaşandı. İçine kapalı, sessiz-sakin, otistik ve hatta üstün zekâlı olduğu söylenen 20 yaşındaki bir genç bir ilkokulu basıp çoğu daha 5-6 yaşlarında çocuk olan  27 kişiyi öldürdü, bir kişiyi de yaraladı. Katil genç, silah düşkünü annesini de kurbanları arasına katmış. Annesini evde öldürdükten sonra o hızla okula dalmış. Bir ev düşünün; içinde bir sürü silah bulunsun, tüm aile fertleri keskin nişancı olsun, anne eşinden boşanmış olsun ve fakat o evden bir katil çıkmasın. Olacak şey değil. Oldu. O evden bir manyak katil çıktı.

İyi de ABD, Norveç, Almanya, Fransa gibi refah seviyesi oldukça yüksek ülkelerde neler oluyor da gençler habire cinnet geçiriyor, katliamlara imza atıyorlar?

Öncelikle, Batılı ülkeler sütten çıkmış ak kaşık değil. Linç, cinnet, soykırım, kitlesel hıncın anavatanı Batı. Bütün dünyaya tepeden bakan, kendisi dışındaki tüm  insan ve kültürleri ötekileştiren, hatta aşağılayan bir kültürün de ev sahibi Batılı ülkeler. Medeniyet de oradan geliyor her türlü ilkellik de. Aydınlanma da oradan çıktı Nazizm de. ABD’yi alalım: Kızılderili soykırımı, siyah köleliliği, western veya vahşi Batı kültürü bu ülkede yeşerdi. İç savaş da. ABD, onca demokrasi, melting pot (tüm kültürlerin bir potada eriyerek mükemmel bir karışım oluşturduğu iddiası), özgürlük, refah, rahatlık iddialarına karşın dünyada en çok silahın üretildiği, satıldığı, cinayetin işlendiği, herkesin Vahşi Batı’da yaşar gibi silahlandığı, kimsenin kimseye güvenmediği, her türlü yüksek güvenlikli site yaşamının ve alarm sistemlerinin bulunduğu bir ülke. Ama en önemlisi, ABD mutsuz insanlar ülkesi. Yüksek refah mutluluk getirmiyor. Dünyada en çok psikolog ve psikiyatr bu ülkede. Stress, kaygı, gerginlik gibi psikolojik hastalıklar bu ülkede tavan yapmış durumda. Ailesel birlik mumla aranan bir şey; boşanma, tek ebeveynli yaşam almış başını gitmiş durumda.

Sandy Hook ilkokuluna saldıran katil genç ile ilgili en önemli ayrıntı, anne-babasının boşanmış olması değil. Bilakis, bu gencin, ABD gibi medya cenneti bir ülkede iletişimsizlik üzerine kurulu bir iletişim biçimini seçmiş olması. Katil, aslında kapitalizmin zehirlediği bir genç. Sue Palmer, Zehirlenen Çocukluk adlı kitabında ilginç bir bilgi verir: her türlü maddi gelişmeye karşın bugün 20-30 yıl öncesine göre çocuk olmak daha zormuş Batıda. Dahası, dünyanın en başarılı ülkelerindeki çocuklar, geçmişte olduğu kadar aklı başında veya öğrenmeye donanımlı değillermiş. Sonuç, istenen eğitim yapılamayıp iletişim kurulamayınca çocuk ve gençleri kontrol etmenin giderek daha da zorlaşması. Mesele, katliama giden yolda sosyal bağların giderek zayıflaması; yoğun eğitim hayatında sınav maratonu ve başarı beklentisinin çocuk ve gençleri hırpalamasıdır. Elbette çalışan anneler, doğal olmayan beslenme, evliliklerin şiddetli geçimsizlikle sonlanması, aşırı tüketim, teknoloji fetişizmi, çok hızlı toplumsal değişim gibi çok sayıda faktör var cinnete giden yolda.

TV, internet ve cep telefonu bağımlısı çocuklar teknoloji üzerinden hazımsız bir hedonizme doğru daha çok sürüklenmeye başladılar. Palmer’ın ifadesiyle, ortaya çıkan “teknoveler”e teknolojiyle birlikte insan ilişkileri de dayanmamaya başladı. Elbette olayın bir de sağlık yönü var. ABD, obez genç ve çocuk nüfusu bakımından dünyada birinci. Bu, çok az oyun, egzersiz ve spor, yetersiz veya verimsiz uyku, yorgun-gergin bir yaşam demek. Çocuklar, anne-babaları tarafından artık bir sermaye gibi üzerine yatırım yapılacak bir varlık olarak büyütülüyorlar. Tuhaf olan şu: ABD, nasıl iyi/kaliteli çocuk yetiştirilir konusunda sayısız uzmana, deneyim ve bilgiye sahip olmasına karşın çocuk yaşta çok sayıda katil de üretebilen bir ülke. Bir yerde yanlışlık olmalı. Yanlışlık,  Marshall Sahlins’in belirttiği gibi insan doğasına kötümser yaklaşan Batı’nın kapitalist kültürü. İnsanı her türlü insani ilişki, kültür ve değerlerinden soy(utlay)an ve ona sürekli sosyal darwinist bir felsefe aşılayan bir kapitalizm kültürü var karşımızda. Öyle olunca, o zaman oyun, eğlence veya eğitim tümüyle yüksek rekabet alanlarına dönüşüyor; harcanmayan yüksek kalori veya enerji de bir şekilde patlayıp dışarıya çıkıyor. Kapitalist kültür, hazcılığı tüketim ideolojisiyle pompaladıkça Obama gibi silah tekellerinin üzerine gitmeyen devlet adamları da biz nerede yanlış yaptık diye soruyorlar kendilerine. Irak gibi birçok ülkede ekilen emperyalizm tohumu, ABD’de cinnet vb. olarak meyve veriyor.