Geçtiğimiz haftanın en önemli gelişmesi "sabit telefonda büyük ucuzluk" dönemine girildiğini öğrenmemiz oldu. Konunun neredeyse hiç tartışılmadığını söylemek mümkün. Medyanın ezici bir bölümü gerçekten ucuzluk dönemine girildiğini müjdeliyordu. Öyle ki, Haber-Sen'in yaptığı bir açıklama dışında, medyada karşı yönde bir eleştiri dile getirilmedi.

Gelişmeleri özetlemek gerekirse, Türk Telekom yaptığı bir açıklamayla yeni bir tarife düzenine geçtiğini açıklayarak genel olarak yüzde 29'la yüzde 80 oranında bir indirime gittiğini açıkladı. Bu paketler şöyle sıralanıyor: Şirket; Konuşkan; Hesaplı, Standart, Yazlık. Paketlerin her birinin bir sabit ücret bölümü bir de konuşma başına ücretlendirme bölümü bulunuyor. Sabit ücreti ne kadar yüksek bir paket seçerseniz, konuşma başı indiriminiz ona göre artıyor.

* * *

Örneğin Şirket paketinde sabit ücret 40 Milyon Tl., konuşma başı ücretinden indiriminiz yüzde 40 oluyor. Konuşkan paketinde sabit ücretiniz 20 Milyon Tl., indiriminiz yüzde 35; Standart pakette sabit ücretiniz 11,5 Milyon Tl., konuşma başına indiriminiz yüzde 29 oluyor. Bütün bu indirimlerin şehir içi görüşmeler için olduğunu vurgulayalım. Şehirlerarası ve uluslararası aramalarda indirimler daha da yükseliyor. Uygulanmakta olan tarifedeyse herkesten sabit ücret olarak 7,2 Milyon Tl. alınıyor, şehir içi kullanımda konuşma için devir başına (kontör) 72 bin Tl.. alınıyordu.

Haber-Sen Başkanı Kemal Keleş paketleri değerlendirmesinde "... telefon abonelerinin yüzde 85'ine indirim değil, 'zam' yapıldığını söylüyor. Sabit telefon abonelerinin yüzde 85'ini dar gelirlilerin oluşturduğunu belirten Keleş, "Standart" abonelerinin Ağustos ayından itibaren eski tarifeye göre yüzde 51, "Hesaplı" paket abonelerinin ise yüzde 19 oranında daha fazla para ödeyeceğini ileri sürmüş.

***

Konu oldukça karışık ve çok boyutlu. Açıklamaya kalksanız, iktisattaki "maliyet" kavramından başlayarak, telefon ağlarında maliyet temelli tarife anlaşıyına kadar pek çok konuyu tartışmanız gerekir. Onun yerine iki temel noktaya dikkat çekmek istiyorum. Bunlardan birincisi, ücretlendirmede sabit ücret oranının yükselmesidir. Türkiye, kendine benzer pek çok gelişmekte olan ülkeyle kıyaslandığında telefon hizmetlerinin yaygınlığı açısından en üst sırada yer alır. Bunu mümkün kılan iki ayırdedici unsurdan biri yerel telekomünikasyon üretiminin varlığı ikincisi de tarife yapısıdır.

Tarife yapısının en önemli boyutlarından birisi ilk kurulum ücretini ve sabit ücreti neredeyse gözardı edilecek derecede düşük tütmak; bu maliyeti uzun dönemde konuşmalara yansıtmaktır. Bu açıdan Türkiye, uluslararası istatistiklere de bakıldığında kurulum ücreti ve sabit ücret bölümü en düşük "ayırdedici" bir ülkeydi. Yeni tarife yapısıyla, sabit ücret bölümü önemli ölçüde yükseltiliyor. Her ne kadar kentsel nüfustaki hanelerin neredeyse yüzde 90'ında sabit telefon olması nedeniyle tesis ücretlerinin etkisi sınırlı olsa da, sanırım bu kalemde de önemli bir artış gerçekleşecek.

İkinci olarak ucuzlama mı oldu, pahalılanma mı oldu konusundaki tartışmayı devir başına açıklanan tarife fiyatlarıyla yapılamayacağı vurgulanmalı. Bütün dünyada bu tür istatistiklerde, ancak sepet hesapları en doğru yönelimi açığa çıkartır. Sepetin içine belli miktarda sehiriçi, belli miktarda şehirlerarası, belli miktarda uluslararası arama sayısı ve süresi koyarsınız. Ondan sonrada dünyadaki her hangi bir pazara gidip o sepetin kaça dolduğunu hesaplarsınız. OECD'nin telekomünikasyon tarifleri karşılaştırmalarında da bu yöntem kullanılır. Çünkü, meyve fiyatlarında büyük indirim açıklayıp bir dilim Karpuzda yüzde 5; bir dilim Kivide yüzde 90 demenin anlamı olmaz. Eğer vatandaş, meyve olarak ayda 20 kilo Karpuz, 750 Gram Kivi tüketiyorsa, indirim yüzde 90'lara varmaz. Ayrıca bir dilimin ortalama ağırlığını da hesaplamanız gerekir.