Birkaç gün önce Korkut Koray ile buluştuk. Korkut ağabey Erkin Koray’ın kardeşi. Ve 65 yıldır müzisyenlik yapıyor. Aynı ağabeyi gibi kendine özgü fikirleri olan, onları anlatırken de fikirlerini jest ve mimiklerle destekleyen biri. Telefonla arayıp benimle buluşmak istediğinde heyecanlanmadım desem yalan olur. Zira Koray ailesi -buna Erkin ağabeyin kızı Damla da dahil-  sözünü sakınmayan, uzlaşmak için prensiplerinden ve fikirlerinden ödün vermeyen bireylerden oluşuyor.

Ben bu ailenin en çok da bu huyunu seviyorum. O kadar netler ki. Bir konuyu konuşurken ya da tartışırken acaba arkasında başka bir şey mi var diye düşünme şansınız yok. Evetse evet, hayırsa hayır. Gelelim Korkut ağabeye.

Korkut Koray, Türkiye’nin ilk rock davulcusu desek yanlış olmaz. 1959 yılında ağabeyi Erkin ile birlikte kurdukları “Erkin Koray ve Ritmcileri” orkestrasında elektro gitarda Ersin Ulusoy, piyanoda ise Utku Demirsevenli bulunuyordu. Bu ekip 1960 yıllarından itibaren İstanbul’da çeşitli gece klüplerinde İngilizce ağırlıklı şarkılar söylüyordu. Daha sert bir tarza yönelmeleri ise 1965 yıllarına rastlar. O dönemde Almanya’dan dönen Erkin Koray’ın, Almanya’da birlikte çalıştığı basçı Bernhard Weber ve kardeşi Korkut ile rock and roll’a yönelmeleri de bu yıllara rastlar. Erkin Koray’dan bildiğimiz “Yalnızlar Rıhtımı”  şarkısını ise 1969 yılında çıkardığı 45’likle ilk kez Korkut Koray söylemiş. Daha sonra Muhittin Paydaş orkestrasında da yer alan Korkut Koray, Şevket Uğurluer de aralarında olmak üzere bir çok önemli isimle çalıştıktan sonra “Kargalar Kafeste” grubuyla profesyonel müzik hayatını sonlandırmış.

Sonlandırmış sonlandırmasına ama müzisyenlerin sorunlarını öylesine dert edinmiş ki, mesleğe yeni başlamış birisi gibi heyecanlı bir şekilde anlattı bana çözüm önerilerini. Yıllarca yurtdışında çalışmış olmasının tecrübesiyle, sürekli karşılaştırmalar yaptı ve özellikle müzik emekçilerinin yaşadığı sorunları tek tek masaya yatırdı.

∗∗∗

Evet Türkiye’de müzisyen denilince aklımıza hep ünlü isimler, büyük siyah minibüslerle gezenler, sahneye koruma ordusuyla çıkanlar ve magazin gündeminden düşmeyenler geliyor ama sahneye ve yapılan müziğe katkı sunan eşlikçiler gelmiyor ne yazık ki.

Ben zaman zaman tanınmış isimlere sahnede eşlik de ettim ve az çok tanınmama rağmen gerek kaldığımız oteller, gerekse ulaşım ve havaalanı transferleri olsun bu farkı çok iyi gördüm. Ben hiçbir Gündoğarken konserinde orkestrayı tanıtırken “Bize eşlik eden müzisyenler” demedim. Birlikte müzik yaptığımız arkadaşlarımız dedim. Müzisyen dostlarımızla aynı uçak ya da minibüsle gittik, aynı otelde konakladık. Aynı kulisi paylaştık. Müzisyenlerin sıkıntılarını ve dertlerini çözmekte iş organizatörler ve menajerlerden önce yorumcu sanatçılara düşüyor. Hiç bir sanatçı birlikte müzik yaptıkları müzisyenlerin sorunlarını görmezden gelmemeli ve sorunların çözümünde topu taca atmamalı. Yani kısaca üçüncü bir kişiyle muhattap olmaları gerektiğini söylememeli. Zira sahneye birlikte çıktıkları insanlar onlar değil, müzisyenler.

Çok net bir gözlemimi aktarayım sizlere. Bütün starlar -hepsi değil tabii ki- gerek sahnede gerek albüm sürecinde müzisyenleriyle çok dostane ilişkiler kuran isimler. Zira başka türlüsü düşünülemez. Başarıyı da bu getirir.