7. Savaş Dinçel Ödülleri’nde En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’ne değer görülen Senan Kara, “Afife Jale gibi öncüler yollarımızı aydınlattılar. Biz bugün onların mücadeleleri sayesinde sahnelerdeyiz” dedi.

Afife Jale’nin izinden gidiyoruz
Senan Kara, Lucy Kirkwood’un “Sivrisinekler” oyunuyla seyirciyle buluşmaya devam ediyor. (Fotoğraf: İstanbul Şehir Tiyatroları)

Tekin DENİZ

Vatanım Sensin dizisinde canlandırdığı Veronika rolü ile adını duyuran Senan Kara, aslında bir tiyatro sanatçısı. Shakespeare’in 12. Gecesi, Dostoyevski’nin Suç ve Ceza’sı, Orhan Asena’nın Ya Devlet Başa Ya Kuzgun Leşe’si, Kara’nın yer aldığı projelerden yalnızca birkaçı. Kara, geçtiğimiz günlerde tiyatrodaki başarısını yeni bir ödülle taçlandırdı. 7. Savaş Dinçel Ödülleri’nde En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’nün sahibi, İngiliz oyun yazarı Lucy Kirkwood’un “Sivrisinekler” oyunundaki Jenny rolüyle, Senan Kara Tutumluer’den başkası değil. Bu minvalde Kara ile bir söyleşi gerçekleştirdik.

Senan Hanım, öncelikle sizi tebrik ederim. Savaş Dinçel’in öğrencilerinin kurduğu Baba Sahne’de, yine onun öğrencilerinin elinden aldınız bu ödülü. Neler söylemek istersiniz?

Çok teşekkür ederim. Ödül konuşmamda da söyledim, Savaş Dinçel gibi oyuncular ölmüyorlar. Oyunları, anıları, hatıraları ve yetiştirdikleri öğrencilerle yaşamaya devam ediyorlar. Böyle bir ödüle layık görülmek elbette büyük gurur.

Senan Kara

Tiyatroyla ilk tanışmanız nasıl oldu? Bu aşk içinizde nasıl büyüdü?

Babam üniversitede öğretim görevlisiydi. 90’lı yıllarımız Diyarbakır’da geçti. Sınıfı güldüren, öğretmenler arasında popüler: "Sen büyüyünce kesin tiyatrocu olacaksın" denilen bir yapım yoktu. Hatta çevremle uyumsuz biriydim de diyebilirim. 90’ların nasıl sıkıntılı yıllar olduğunun altını burada çizmeyeceğim ama şunu kesinlikle söyleyebilirim ki bir çocuğun şahit olmaması gereken durumlar yaşanıyordu ve işte tiyatro benim için o korku ve güvensizlik ortamında tutunacak bir daldı.

Bir akşam anne ve babamla gittiğim o Devlet Tiyatrosu oyunu, adeta bir rüya görüyormuşum gibi bir etki yarattı bende. Altın varaklı merdiven korkulukları geçtim… Sonra kırmızı halı ve içeri girdim! Hayatımda ilk kez bir tiyatro sahnesi gördüm. Oyun başladı! O ânı hiç unutmuyorum! “Bu gerçek olamaz!” dedim ve sonra her fırsatta tiyatro provalarına ve oyunlarına gitmeye başladım. 12 yaşında bir kız çocuğunun dünyasında bir ufuk açmıştı Işıl Kasapoğlu’nun Devlet Tiyatrosu. Bülent Emin Yarar, Ahmet Mümtaz Taylan,  Mithat Erdemli ve daha kimler kimler... Müthiş bir kadro var. Deli gibi izliyorum. Ardından 9 Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Oyunculuk Bölümü’nde 4 sene eğitim, sonra 2000 yılında İstanbul Şehir Tiyatrosu, çeşitli televizyon dizileri, sinema filmleri ve oyunlar.

Türkiye’de bir kadın olarak sahnelerde var olmak ne ifade ediyor sizin için? Bu uzun ve zorlu mücadeleye nasıl bakıyorsunuz?

Gerçekten hiç kolay değil. Bu yüzden Türk kadınının sahnelerde yerini almasına olanak sağlayan herkese şükranlarımızı borçluyuz. 1926 Medeni Kanun, ardından kadının seçme seçilme haklarıyla Cumhuriyet’in kadınları hak ettiği yere taşıması... Bunlar gerçekten önemli kazanımlar. Bugün baktığımızda sinemada da tiyatroda da genel olarak kadın hikâyelerinin az olduğunu düşünüyorum. Evet, yaşanmış gerçek hikâyeler çok ama bir tiyatro metni olarak tarihimize baktığımızda olması gerekenden çok az. Oysa neler neler yazılabilir değil mi? Hatta şu bir arpa boyunu yazabilsek bile bize yeter. Afife Jale gibi öncüler yollarımızı aydınlattılar. Kendilerini şükran ve minnetle anıyorum. ‘Bizler bugün onların mücadeleleri sayesinde sahnelerdeyiz’ demek abartı olmaz. 1900’lerin başında kadınlar tiyatro sahnesinde olmak istedikleri için hor görülmüş, ayıplanmışlar. Mesleklerini zorlukla yapmaya çalışmışlar. Bir gün tiyatro baskın yediğinde, soyunma odasında Afife’yi saklamış Kınar Hanım. İşte bize bu tür dayanışmalardan lazım. Bence bu kazanımların üstüne koya koya üretmek gerek. Payımıza bugün hâlâ mücadele etmek düşmüşse, o mücadeleyi sürdürmek, bayrağı bizden sonrakilere de taşımak gerek. Ben kendi payıma ümitliyim. Aydınlık ve güzel günler yakın. İyi ki sahnelerdeyim, iyi ki bu sanatı yapıyorum.

Sizden heyecanla bahseden aktrislere rastladım. Ben de ayrıca sevindim. Yolunuzun açık, sanatınızın ömürlük olmasını dilerim.

Çok teşekkür ederim. Tek temennim bu.